Beyni alçıya alınmış da yanlış kaynamış şeyler sürüsü selam.. Size bu yazıyı hiç zahmet çekmeden serçe parmağımda kulak kiri bile etmiyor oluşunuzu izlediğim canım çalışma masamdan yazıyorum.
Sizi sanatçı yerine koymuyorum çünkü zihniyetinizin yerine saksı bile koymam.
Üretemeyince inandıklarımıza ve değerlerimize ürümek için nasıl bir idman yapıyorsunuz.
Raf ömrünüz tükenmiş, ekonomik boyunuz bile yoklukta gitmiyor.
Erdemli unutulmak alçakça hatırlanmaktan iyidir. Kendinizi unutturmamak için leşliğe gerdan kırmak da ayrı bir alçaklık halayı.
Biriniz aynaya bakarak twit atar "soysuz" araplar yazar. Sonra Çinlilerin sabah kahvaltısı bile beyninden daha az mide bulandırıyor dediğim salya salya damlayan ırkçı yakınmalar.
Diğeri, Hazreti Adem ile Hazreti Havva'nın var oluşuna kadar terbiyesizleşip güftesine ucuzca iç etmeye kalkar. Yaşınıza gösterilecek saygı kırıntısını da minik serçe yedi. Kendini imha etmenin yalpalamasıyla lapa lapa saçmaladı, sonuç "Mavi Ekran".
Bu toprakları seven hakikatine dua olan sanatçıları linç ettirirken uyuyup karbon salan bazı sanatçılar, inandıklarımıza küfür etmeye gelince zıpkın gibi ortaya sıvıyorlar.
Daha önce de bir ödül töreninde iki tane cıvık kapsülün başka bir sanatçıya cevabını izlemiştik.
Düşük zeka geliri kimleri gider borusu yapar adlı çalışmalarını izledik. Bakın bunu çok önemsediğim için yazmıyorum, bunu ödül almak için gerekli malzemeler kısmına matuf sakil örneklere dahil etmek için yazıyorum.
Örneğin demiştim;
Bir sanatçı bu ülkede "Kahrolsun PKK" dediğinde yandaş oluyor. Başka bir sanatçı "Demirtaş'a Özgürlük" dediğinde sanatçı muhalif olmalıdır denilerek alkışlanıyor. Bu ikiyüzlülük leş bir faşizmle modifiye edilerek bize "Sanatçı duruşu" olarak yutturuluyor.
Çobanları ne diyorsa o kadar meliyorlar. Kalaycılar, zırvalarını parlatıp en tizinden bağırınca manifesto olmadığını biliyorlar aslında. Güya yenilikçiler ama birbirlerinin eski kelimelerini, eski höykürüşlerini, dar görüşlerini sündürerek giymeyi seven nemli kitle bu.
Sosyal Medyada gördüğüm için konu ettiğim videolardan biri hatırlayın. Altın Portakal ödül töreninde "Bir tane ünlü mamül" sahneye gelişinden anlıyorsunuz.
Belli bir şeyler söyleyecek, ne kadar alkış alacağını salon genişliğiyle çarpıp, yarın ki manşette ne kadar olacağına kadar hesap ettiği aklını, saçmalamadan nasıl cümle kurabilirim enerjisine harcasaydı;
Şimdiye kadar rol aldığı en komik sahnenin ödül akşamına denk geldiğini de görebilirdi.
Ne kadar kötülersen o kadar büyük ödül, ne kadar carlarsan o kadar büyük rol... Öyle söylemişler sanırım, zorladıkça kelime haznesinin dikişleri patladı. Bir iki tanesini anlama zahmetine katlanarak kurtardık.
ÖZGÜRLÜK İstiyorlar bakteri üretme özgürlüğünü üzerimizde sonsuz kullanmaya çalışan bu şeylerin istediği özgürlük aslında
"inandıklarımıza hakaret etme özgürlüğü".
Geri git ve kendini zihniyetine park et yani pertlerin cehennemine!