Yerli mi, yersiz mi...
Alafranga mı alaturka mı...
Hangisini istersiniz?”
Başkanlık Sistemi tartışmasında farklı bir projenin işletildiğini görüyoruz.
Önce bilgi:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından anlıyoruz ki...
Başbakan Ahmet Davutoğlu Ak Parti Seçim Beyannamesi’ne kendi kaleminden çıkan bir “Başkanlık faslı” açacak.
Yine anlıyoruz ki, bu “Başkanlık faslı” ile ilgili kanaatler ikili görüşmede Erdoğan’ın bilgisine de sunulmuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Başkanlık faslı”na ilişkin kendi görüşlerini de Başbakan Davutoğlu’na aktarmış.
Anladığımız kadarıyla belli bir “mutabakat”a da varılmış! Böylece seçim atmosferinde Ak Parti’nin nasıl bir propaganda yürüteceğinin ipuçları da ortaya çıkmış oldu.
Şimdi niyet:
“Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde Başkanlık Sistemi’ne ilişkin nasıl bir vurgu olacak?” sorusunun peşinden koşarken “Alaturka-alafranga” tanımlamasına da şahit olduk.
Ne hikmetse bu kavramları Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’dan duyduk. (Geçtiğimiz hafta yaşanan Arınç, Gökçek tartışmasına girecek değilim) Aslını sorar iseniz, Arınç’ın “alaturka-alafranga” teşbihi... “Onca şey söylüyorum ama siz bu iki kavram üzerinden Başkanlık Sistemi’ni tartışın” anlamı taşır..!
Zira, Cumhurbaşkanı’na sorulan sorular arasında doğrudan bu kavramların altının çizilmesi bunu doğrular nitelikte.
Arınç latife mi yaptı hezl mi?
Divan Edebiyatı’nda mizahi eserlerde kullanılan bir sanat var ki tam da “alaturka-alafranga” tartışmasını tanımlar türden: Hezl!
“Hezl kaynaklarda verilen bilgilere göre sınırları tam olarak çizilmese de latîfe ile hiciv arasında bir yerde görülmektedir. Latifede şaka hezlde daha çok alay ve incitme ön plana çıkmaktadır.” (Hanife Dilek BATİSLAM/Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 22, Sayı1)
Bu tarif üzerinden Arınç’ın Başkanlık sistemi ile ilgili olarak, “Yapacağımız işin alaturka olmaması lazım, alafranga olması lazım” cümlesini...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türk tipi Başkanlık neden olmasın? Olur bal gibi olur” sözüne “hezl” yolu ile karşılık vermek diye okuyorum.
Yanılıyor olmayı çok isterim.
Siz ne dersiniz?
El Halil’in çocukları
TİKA Başkanı Serdar Çam’ın ev sahipliğinde hafta sonu Filistin’deydim.
Nuri Pakdil büyüğümüzün Kudüs ile buluşmasına şahitlik ettik...
Mescid-i Aksa’da namaza durduk...
Eski Kudüs sokaklarını arşınladık..!
Ayrıca Filistin’in en büyük kentlerinden biri olan El Halil’de Hz.İbrahim Camii’ni de ziyaret ettik.
El Halil, işgalin en yoğun yaşandığı kent.
Hz.İbrahim Camii ise fiili olarak ikiye bölünüp bir kısmı sinagoga çevrilmiş durumda.
Bunlardan daha yaralayıcı olana El Halil’in çocuklarının halidir! Hz.İbrahim Camii’nin hemen yanı başındaki aş evinden plastik kaplarla evlerine “çorba” taşıyan çocukların hali Filistin meselesinin özünü oluşturuyor.
İsrail, El Halil’de Kudüs’ün...
Hz.İbrahim Camii’nde de El Aksa’nın geleceğinin pratiğini yapıyor.
Zamansal ve mekânsal olarak ayrılık..!
Cami ikiye bölünmüş ve belli zamanlarda kapalı... Şimdi El Aksa bazı zamanlarda ibadete kapatılıyor... İleriki aşamada El Aksa’nın bazı bölümlerini de mekânsal olarak ayırmak İsrail’in hedefleri arasında.
Diyeceğim o ki Filistin meselesini bir bütün olarak düşünmeliyiz.
Not: TİKA’nın El Aksa ve etrafında yaptıkları...
Hz.İbrahim camii için yapmaya hazırlandıkları... Batı Şeria’da, açılan okullar... Gazze’ye olan ihtimam ise takdirle takip ettiğimiz güzelliklerdir.
Var olasın TİKA!