Son sözü baştan söyleyelim... Tayyip Erdoğan’a karşı bitmek tükenmek bilmez öfke sahipleri, Mısır darbesine dahi sarılmakla başlarına büyük bir ahlaki bela alıyorlar. Nasıl 28 Şubat’a, 27 Nisan’a destek verenlerin sicili karardıysa, nasıl 12 Eylül referandumuna karşı çıkanlar bugün başları eğik geziyorsa, darbeye aleni veya utangaç tavırlarla alkış tutanlar da yakındır, utanacak.
Mısır darbesine direkt veya dolaylı veyahut da sessiz kalarak destek verenler safında yıllardır Türkiye’de demokrat kimliği ile tanınan ve hatta Ortadoğu halklarını yakından tanıyanlar da vardır. Bu yazı aynı zamanda onlaradır...
Bazen unutanlar çıksa da unutulmamalı ki gücünü demokrasiden almayan hiçbir siyasi ve sosyal hareket başarıya ulaşamaz.
Demokrasi, millet idaresi her zaman kolay kazanamazsa da asla kaybetmez.
Yolun başında söyleyelim de yarın kimse “Bizi darbeci ilan ediyorsunuz” diye ağlaşmasın. Ortada bir darbe varsa ölçü şudur: Ya yanındasınız ya da karşısında...
Darbeye karşı tavır koymayana da “darbeci” derler... İlla General Sisi olmak gerekmez, darbeye ses çıkarmamak da yeter.
Değil mi ki Erdoğan’ın dostu
Türkiye, Mısır değildir... Mursi de Erdoğan değildir. Ama Türkiye’deki darbe muhiplerinin Mısır’daki darbeci güruhtan hiçbir farkı yoktur.
Türkiye’de her fırsatta her darbeye alkış tutanlar, alkışlamak ve ilham almak için darbe kolluyorlar...
Hele o darbe ucundan kıyısından siyasi olarak Türkiye’ye zarar verirse, Başbakan Erdoğan’ın canını sıkıyorsa değmeyin keyiflerine...
İçlerinde, Gezi havasından mülhem kalemini coşturan evvelce demokrat bilinen kalemler de var. Gezi’nin tam içindedirler ama ne Gezi’yi anlayabilmiş durumdalar ne Mısır’ı ve dolayısıyla Türkiye’nin yaşadığı muazzam değişimi...
Erdoğan’ın Mursi’ye sempatisi var diye bir kalemde Mısır’ın emekleme aşamasındaki demokrasisini General Sisi ile birlikte boğazlıyorlar.
Erdoğan’a karşı öfkesini dindiremeyenlerin Mısır darbesi konusunda savruluşları ibretliktir. Türkiye, Mısır’da Müslüman Kardeşler’e destek verdi diye, Müslüman Kardeşler de darbeyle iktidardan düşürüldü diye nasıl bir keyif, nasıl bir mutluluk!..
İnsanların Rabia el-Adeviyye Meydanı’na dökülerek demokrasiye sahip çıkmalarına ise nasıl bir kayıtsızlık!..
Böyle bir ilkesizlik, böyle bir ikiyüzlü tavır pek az görülmüştür.
Mısır halkı, Adeviyye’de Ortadoğu tarihinde görülmemiş bir kalabalıkla destan yazıyor ama gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından o kalabalığın dağılması için dualar ediliyor.
Ayakta alkışlanması gereken asil bir demokrasi hareketini itibarsızlaştırmak ve önemsizleştirmek için Sisi’den çok Türkiye medyası çabalıyor.
Çünkü...
Mısır’daki kardeşler, “Müslüman” kardeşler...
Ve onlar aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın kardeşleri...
Darbeyle cuntayla fark etmez Mursi ve arkadaşları kaybetmeli. Çünkü, o kaybederse Erdoğan’ın desteklediği bir lider kaybetmiş olacak.
Erdoğan’ın prensibi ise bellidir. “Demokrasi”den vazgeçmiyor. Sadece o otobüsü bekliyor, gelene binip gitmiyor.
Suriye... Mısır... Filistin...
Son 45 günün manzarası gösterdi ki Türkiye’de İslamofobi güçleniyor. Kemalist damar, esasen ayrılmaz parçası olan klasik sol hareket üzerinden yeniden kabarıyor. Bu durum da AK Parti karşıtlığı başta olmak üzere “İslam” olana tepki şeklinde gelişiyor. “Muhafazakar, Müslüman, İslam, dindar” gibi birbirine yakın siyasi kimliklerin hepsi bu kesimlerin hedefidir.
Mısır darbesine yakınlık da Esad hayranlığı da Filistin’e kayıtsızlık da aynı kaynaktan besleniyor. Gayet tabii ki Erdoğan’a öfke de aynı kökten geliyor. Mesela, darbenin ardından akıllarına ilk önce Erdoğan’ın muhtemel Gazze ziyaretinin gelmesi tesadüf değildir. Ziyaretin zora girmesinden mutlu olmaları da...
Bu perspektif olmaksızın mesele anlaşılamaz.
Şimdiden sonra bırakın Mısır’ı, Filistin’i; Alaska’da rüzgardan camii kubbesi yıkılsa bunu Erdoğan’ın kayıp hanesine yazacaklar, şüpheniz olmasın.
İSLAMSIZ DEMOKRASİ OLMAZ
“İslam’la demokrasi bağdaşır mı?” sorusu, bu coğrafyada artık geçerliliğini yitirmiştir. İslamsız demokrasi olmaz... Yeni gerçeklik budur.
Ortadoğu ve Türkiye’deki laik seçkinlerin bir türlü demokratikleşememeleri, darbeci karakterden sıyrılamamaları gerçeğini yaşıyoruz. Mısır’daki darbe ve Türkiye’de bittiği zannedilen darbeci eğilimlerin baş göstermesi bir gerçeği ortaya çıkardı. İslam dünyasında demokrasi için olmazsa olmaz şart muhafazakar-dindar-Müslüman karakterli kitlelerin siyasi sevk ve idare güçleridir.
İslam dünyasında “İslam” olmazsa demokrasi de olmaz.