Beşiktaş’taki en önemli yenilik; maçı kazanmak için önünde bulunan 1.5 saatlik sürenin, fazla fazla yettiğine ilişkin kanısından kurtulması... Böyle olunca, zamanı boşa geçirmeden ve rakibin hata yapmasını beklemeden harekete geçme yetisi gelişti. Zaten Güneş, 2. yarı başlamadan “Rakibin nasıl oynadığına değil, kendiminizin nasıl oynaması gerektiğine odaklanacağız” türünde açıklamalar yapmıştı.
Zaman kazanmak, “Vakit geçirmek” değildir. Zamanı aktif/etkin/sürekli olarak değerlendirme stratejisidir. Bu bazen yüksek tempo içinde olmayabilir, ama ne yapacaksan çabuk yapmanı salık veren bir anlayıştır.
Beşiktaş, “Nasılsa maçı kazanırım” anlayışının getirdiği gevşeklikten kurtulup; “Maçı bir an evvel kotarmalı/koparmalı/ sağlama almalıyım” ciddiyetine ulaştı. Temel fark burada!
***
Alanyaspor, savunmayı yırtıp geçen süratli çitalara sahip ama; çabukluğunu organize etmede sıkıntı yaşıyor. Gene de, Tosiç’in kritik ve akıllı müdahalesi olmasa; topun gol olmaktan başka gideceği yön yoktu.
Beşiktaş aleyhine verilen penaltıda, kaleci Fabri topa müdahale ediyordu, rakip vücuduna takılıp düştü ama; gene de kararı destekliyorum. Verilmese tartışma büyürdü.
Zaten oyun o andan itibaren gerilime büründü.
Yedikleri onca golden sonra maçtan düşmesi beklenen evsahibinin diklenişi, Beşiktaş’ın beklemediği bir sürpriz oldu.
İlk yarıyı sistemiyle, ciddiyetiyle, kararlılığı ile tamamlayan siyah-beyazlıların; rakibin bir anda üzerine gelmesinden sonra bu kadar çabuk çözülmesi şaşırtıcıydı. Neyse ki toparlandılar.
Gecenin teknisyeni ve estetisyeni Quaresma’ydı.. Gene şık hareketlerle göz okşadı. Gol attı, asist yaptı.
Daha ne olsun? Renkli bir mücadele seyrettik!