İleride bugünleri yazacaklar iyi bir arkeoloji kazısı yapabilirlerse muhtemelen şu sonuca varacaklar: Devrede arayı açmak için çabalayan medya olmasaydı, çok daha kolay çözülebilecek bir ihtilâf, tarafları bu denli zedeleyecek bir ‘savaş’ haline varmazdı.
Aklınıza gelebilecek soruları tahmin edebiliyorum: Ülkemizde iktidar gücünü elinde tutanlar arasında ‘yolsuzluk’ yapanlar varsa, bunlar ortaya çıkartılmasın mı? ‘Paralel devlet’ yapılanmasına göz mü yumulsun yani? Medyanın bir bölümü ‘yolsuzluk’ iddiasının üstüne atladı, diğer bölümü de ‘paralel devlet’ yapılanması kokusunun; medyanın görevi zaten bunları yazmak değil mi?
Elbette medya ipin ucunu tuttuğunda bu tür konuların üzerine gider, gitmelidir... Benim anlatmaya çalıştığım, gazeteler ve televizyon kanallarının, bu süreç içerisinde, ‘medya görevi’ kavramı içerisine kolayca sığdırılamayacak bir şehvetle konuların üzerine gitmesi ve ‘medya etiği’ diye bilinen genel kuralları hiçe sayacak biçimde davranmasıdır...
Yalnız geleneksel medya araçlarıyla da yetinmedi bazıları, yazı ve TV yorumlarına ek olarak, sosyal medya üzerinden de tezviratlarını sürdürme gayreti içerisinde oldular...
Sonuç? Sonuçta ‘yolsuzluk’ iddiaları da ‘paralel devlet’ ithamı da zihinlerde birer ‘operasyona’ dönüştü.
Bir kısım medya, ‘yolsuzluğu’, iktidarın bütünü tarafından icra edilen bir genel ahlâksızlık halinde sunabildi bu süreçte; tertemiz alınlı insanları bile ‘hırsız’ olarak yaftalamaktan çekinmeyerek... Bir başka kısım medya ise, ülkeyi örümcek ağı gibi saran, devletin bütün damarlarına nüfuz etmiş bir ‘örgüt’ ile hepimizi karşı karşıya bıraktı.
Ne uğruna? Emin olun, bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum.
Oysa her iki konuya da, suçlanan kişilerin telâşından uzak, onları bile sâkinleştirecek bir serinkanlılıkla yaklaşılabilir ve okurlarla izleyicilerin bilgilere abartısız sahip olması sağlanabilirdi.
Hiç de zor değildi bu.
Daha zor olan yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor... Amaçlanan, bir kısım medya için, Ak Parti’yi iddialar yüzünden seçmen gözünde itibarsızlaştırarak seçimlerden başarısız çıkarmak; bu belli... Diğer kısım medya da ‘yoldan çıkmış’ muamelesi yaparak iddia sahiplerini güvenilmez kılmanın derdinde...
Ak Parti’nin iktidarı kaybetmesinin ülke için —ve hatta iddia sahipleri için de— ne anlama geldiğini, ya da iddia sahiplerini köşeye sıkıştırmakla onların içte ve dışta yapageldikleri hayırlı hizmetlerin akamete uğramasının Türkiye’nin de kaybı olacağını düşünen pek az kişi var ortalıkta...
Kendilerinden böyle ince konularda düşünmesi beklenmeyecek eli kalem tutmaz, mikrofondan hazzetmez insanlar bunları düşünüyor da, ‘düşünce adamı’ bilinenler hassasiyetlere pek aldırmıyor...
Geldiğimiz yer pek iç açıcı değil bu yüzden...
Burada ‘bir kısım’ ve ‘diğer kısım’ diye andığım medya organları dışında kalanlar da var; onları da değerlendirme dışı tutmam beklenemez. Yanlışlardan yararlanarak iki tarafın birbirine verecekleri zararı büyütmenin peşinde onlar da... Kâh ‘yolsuzluk’ diye avaz avaz bağırıyorlar geçmiş sicillerini unutturacak biçimde, kâh ‘paralel devlet’ çığlığı atıyorlar bir zamanlar yalılarında hükümet kurup hükümet yıktıklarını akla getirmeyerek...
Bu yazı ileride bugünlerde olanları yazacak arkeologlara rehber olsun diye yazıldı.