İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki grup toplantısında kürsüyü yumruklayarak, "Ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Ölsem de, öldürülsem de, tehdit edilsem de, tek kişi kalsam da, bu mücadeleden dönersem namerdim, namussuzum, şerefsizim." diye bağırıyordu.
Akşener'in grup toplantısında kürsüyü yumruklaması ve bağırıp çağırmasının zâhirde görünen sebebi, sosyal medyada kendisine ve ailesine hakaret edilmesi. Ne alakası varsa, Akşener konuşmasında bu hakaretlerden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sorumlu tuttu! Oysaki hakaretlerden sorumlu tuttuğu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve ailesine hakaret edildiği kadar kime hakaret edilmiştir bu ülkede?..
İşin garip tarafı şu ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret edenlere yasal işlem yapıldığında "Düşünce özgürlüğü" diyerek hakaret edenleri savunanlar da Akşener ve ortakları!
Akşener'in grup toplantısında yaptığı yaygarayla bir şeyleri örtme gayretinde olduğunu düşünüyorum. Bu yaygara, suçüstü yakalanmanın yaygarası.
Terör örgütü PKK'ya militan kazandırma görevi gören HDP ile yaptıkları işbirliğinin üzerine örtme, dikkatleri başka yere çekmenin derdinde Meral Akşener.
"Evlatlarımızı sizler PKK'ya gönderdiniz, bize geri verin" diyerek HDP'den çocuklarını isteyen annelere Akşener, "Yanlış kapıdasınız, devletin kapısına gidin" diyebilmişti! Annelerin HDP'nin Diyarbakır il binasının önünde nöbet tutmasından rahatsız olan Akşener o zaman da hedef şaşırtma çabasındaydı.
PKK'ya militan kazandırma merkezine dönen HDP'nin önünde nöbet tutan annelerin HDP'den talebi oldukça açıktı: Parti binalarınıza giren çocuklarımız PKK kamplarından çıkıyor. Çocuklarımızı PKK'ya verdiğinizi gibi geri alın ve bize teslim edin.
Açıkçası Meral Akşener'in, Diyarbakır'da HDP'nin önünde evlat nöbetindeki annelerin mezkûr talebini anlamayacak kadar zekâ yoksunu olduğunu düşünmüyorum!
Dün gazetemizin yazarlarından Fadime Özkan'ın, "Akşener'i Buldan'ı bırakın, PKK'nın kaçırdığı kızları dinleyin!" başlıklı yazısını okudunuz mu? Okumadıysanız muhakkak okuyun. Yazısında Özkan, AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal'ın hazırladığı "PKK ve Kadın" raporundan bahsediyor. Öçal, HDP tarafından PKK'ya gönderilen çocukların anneleriyle görüşerek raporunu hazırlamış. Raporda yer alan, HDP'nin çocukları PKK'ya nasıl gönderdiğine dair bir annenin anlatımı: "Yemin ediyorum ben HDP'nin binasını bile bilmiyordum. Dört çocuğum var; iki kızım, iki oğlum. Babası ile ayrıyım. Kızım dershaneye gidiyordu. Bir gün büyük kızım aradı dedi ki "anne iki adam geldi. Üstü başı düzgün. HDP'den geliyoruz dediler". (...) Beni kızımın babası tarafı ile barıştırmaya çalıştırdılar sonra bunlar kızımla da konuştular. Kızım alıştı. Haftada bir iki gün oraya gitmeye başladı. Sonra kızımı alıp götürdüler. Onların içine gittim, kızımı gösterin dedim. Göstermediler. Sonra televizyonda Kobani'de gördüm. Kızım perişan hâldeydi, elinde silah vardı. Hiç haber almadım. Bir tek Sultanbeyli HDP'ye gittiğini biliyorum. Bir hafta onların binasından çıkmadım. İki haftada bir not getirdiler kızımdan; ablam, abim, anneme sahip çıkın diye. Biz ondan sonra paramparça bir aile olduk. Bir daha aile olamadık. Diğer çocuklarım da düzelmedi. Kızım da çocukluğunu, gençliğini yaşayamadı. Ne günahımız vardı bizim?"
Sürekli anne olmasına, kadın olmasına atıf yapan Meral Akşener çocuklarını HDP/PKK'dan isteyen annelere ne zaman ses verecek? Ne zaman, Çarşamba günü yaptığı gibi kürsüyü yumruklayıp, "Ey HDP, PKK'ya gönderdiğin çocukları annelerine teslim et" diyecek?