İyi Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener 24 Haziran seçimlerinden iki gün sonra medya karşısına çıktığında aynen şunu söyledi:
“İyi Parti, Türk siyasetinin uzun zamandır hissettiği merkez parti eksikliğini gidermiş ve ülke siyasetinin merkezine yerleşmiştir”.
Bu değerlendirmenin kritik edilebilmesi için birkaç soruyu cevaplamak gerek. Türk siyasetinde bir merkez parti eksikliği var mıdır? Noksanlık hissiyatı var mıdır? İyi Parti merkez parti midir ve iddia edilen o boşluğu doldurmuş mudur?
İşin aslı, Meral Hanım tanımlayana ve seçim sonuçlarını kendi lehine yorumlayana dek kimsenin tespit ve ifade etmediği bir boşluk bu. Belli ki var olmayan bir boşluk…
Zira partilerin kendilerini nasıl tanımladıklarından bağımsız olarak seçmenin de partilere dair bir tanımı, bakışı, yaklaşımı vardır ve biz bu konumlandırmayı en net olarak seçimlerden sonra oluşan partiler yelpazesinde görürüz.
Buna göre Akşener’in partisi, 24 Haziran seçimlerinde aldığı yüzde 9.96'lık oyla siyasetin merkezinde değil CHP, HDP ve SP’nin arasında uca doğru bir yerlerdedir.
İyi Parti hiçbir ilde birinci parti çıkmış değildir. Ülke genelinde yoktur, en çok oy aldığı ilde dahi yüzde 20’yi aşamamıştır ve zaten genelde yüzde 10 alan partinin merkez parti olma şansı ve ihtimali yoktur.
Bu açıdan bakıldığında da Türk siyasetinin merkez partisi 16 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti’dir.
Yoksa farklı siyasi fraksiyonlardan gelen, farklı bagajları ve motivasyonları olan kişileri ortak değerler, ilkeler ve hedefler etrafında toplayamadıktan ve bu kütleye herkesi kuşatacak bir ruh üfleyemedikten sonra sırf MHP’den ihraç edilenlerle CHP’den kopanlar birlikte bir parti kurdu diye merkez parti olduğunu iddia etmek ya safdillik ya siyaset bilmezlik olsa gerektir.
Belki de durum kötü bir projenin eskizi olmaktan ibarettir.
***
İyi Parti projesi tutmadı. Merkez denilen lokasyon sapa yere çıktı.
İyi Parti daha tasarım aşamasındayken işaret ettiğimiz gibi, demek ki partilerinden atılmış ya da siyaseten atıl kalmış isimlerin toplaşmasından bir siyasi hareket beden bulmuyormuş.
Yahut Akşener, malzemeyi yeni bir ürüne çevirecek maya değilmiş, parçaları birleştirecek tutkal değilmiş, lokasyon ortaklığını kader ortaklığına çevirebilecek lider değilmiş.
“Akşener’in partisi” diye etiketlenen tasarım yüzde 10’a yaklaşırken “seçim ikinci tura kalacak, Akşener yüzde 50+1 alacak” denilen adayın yüzde 7,29’da kalması da gösterdi ki, bırakın toplumun geri kalanını, “Hanımefendi” partisine oy verenler için bile sanılan kişi değilmiş.
***
Afyon’da yaşananlar akıbeti işaret ediyor. İyi Parti -öngörüldüğü gibi- açıkça kötüye gidiyor.
Bunda kuşkusuz İyi Parti’nin masada kimler tarafından nasıl ve ne maksatla kurulduğu belirleyicidir. Lakin sahada neye tekabül ettiği, Akşener’in ve parti yetkililerinin ne yapıp ne dediği de öyledir.
Özetle kim olduğunu, neden partileştiğini, kimin oyuna talip olduğunu iyi anlatamadı İyi Parti. CHP’den ve MHP’den farkını ortaya koyamadı. Türkiye’nin hangi meselesine nasıl baktığını bilmiyoruz hala.
MHP’yi bölmek, AK Parti’den oy tırtıklamak gibi bir hesabın parçası olduğunu anlıyoruz ama neden Erdoğan’a karşı bu kadar haşinken Demirtaş’a ve HDP’ye bu kadar müsamahakar olduğunu, FETÖ ithamlarına yeterince güçlü cevap veremezken FETÖ’nün hedefindeki TİKA’yı neden hedef aldığını bilmiyoruz mesela.
Seçim sonuçlarına bakıp bir hayal kırıklığından bahsediyor İyi Partiler. Görünen köy buydu oysa.
Suni üfürmeleri rüzgar sanarak, dip dalga gazlamalarına kanarak seçim kazanılmıyor çünkü Türkiye’de. Keza Erdoğan-Türkiye karşıtı yabancı medyadan iltifat görmenin, para karşılığı şişirilen anketlerin de etkisi yok oya. Bilakis seçmen, şerre işaret sayıyor bunu.