Salgın giderek yaygınlaşıyor... En son Fransa’nın başkenti Paris’te uç verdi: Sonradan Müslüman olmuş biri, kameraların görebileceği bir yerde, her halinden ‘asker’ olduğu anlaşılan birine bıçakla saldırıp başını kesmek istedi...
Hem de Paris’in iş merkezinde...
Bu olaydan üç gün önce, İngiltere’nin başkenti Londra’da, sonradan Müslüman olmuş iki Afrikalı, üzerindeki tişörtten ‘asker’ olduğunu çıkardıkları birine satırlar ve palalarla saldırmışlardı...
Londra’daki olayda yaşandığı gibi, Paris’tekinde de, saldırgan, elinde bıçak, İslâmi sloganlar atarken kameralar tarafından yakalandı. Fransız televizyonları olayın ilk ânından itibaren o görüntüleri yayıp duruyor...
İngiltere’deki saldırganlar eylemlerini yaparken, sonradan herkes görebilsin diye, cep telefonuna video kaydı yaptırmışlardı... İngiliz televizyonlarında günlerdir gösteriliyor o görüntüler; gazeteler en çarpıcı sahneyi her gün sayfalarına taşıyorlar...
Fransa... İngiltere...
Daha önce de ABD/Boston’da böyle bir olay olduğunu unutmayalım... Çeçen asıllı (yani Müslüman) oldukları özellikle vurgulanan, hayatlarının 11 yılını Amerika’da ‘Amerikalı’ gibi yaşayarak geçirmiş iki kardeş, iki delikanlı, Boston Maratonu’nun bitiş çizgisine yakın ev yapımı bombalarını patlatmışlardı. Düdüklü tencereden yapılan bombalar üç kişinin canını aldı, 200 kişiyi yaraladı...
Onlar mı yaptılar? Büyük kardeş öldüğü, küçüğü de ağır yaralı hastaneye kaldırıldığı için henüz bir itiraf duymadık; Boston savcılığı da resmen
‘’Evet, suçlu bu iki kardeş’’ suçlaması yapmadı. Bir televizyon kanalı, küçük kardeşin altına saklandığı kayığa suçlu olduğunu akla düşürecek satırlar karaladığını ileri sürdü; ama yazıyı göstermedi. Geçen gün, ABD’nin bir başka kentinde, yine Çeçen asıllı biri, Boston’daki eylemle irtibatlı bulunarak gözaltına alınmak istendiği sırada polis tarafından evinde öldürüldü...
Tuhaf olaylar bunlar...
Eylemcilerin hepsi genç; Boston’dakiler Müslüman doğmuş olsalar bile, uzun yıllar kendi kültürlerine arka dönmüş delikanlılar... İngiltere’deki iki eylemci ile Fransa’daki, birkaç yıl öncesine kadar İslâm’la ilgisiz gençler...
Alexandre Dhaussy’miş Paris saldırganının adı. Henüz 22 yaşına bile girmemiş... Sabıkası yokmuş... ABD ve İngiltere’deki saldırganların da sabıkaları yoktu. Birdenbire dellenip kendilerinden beklenmeyen eylemler yapan gençler bunlar...
Bir yıl önce de Fransa’da dört Musevi ile üç asker öldürülmüştü. Fransa’daki altı milyon Kuzey Afrikalı Müslüman’dan biriydi eylemci Mohammed Merah, ama eylemine kadar herhangi bir radikallik sergilememişti. Gencin ailesi, ‘’Bizim oğlumuz asla böyle bir şey yapmaz’’ deyip durdu olayın ardından... Eylemde canını verdi Merah... Ne oluyor? Gerçekten ne oluyor?
Olayların ardından ülkelerde meydana gelen ‘İslâm-karşıtı’ gösteriler aslında yeterli ipucu sağlıyor: Yapanlar kim olursa olsun, tepki versin diye birileri tarafından planlanmış eylemler bunlar... Planlayanlar, bulursa Müslüman kesim içerisinden, çoğu kez bulamayınca da yakın tarihte Müslüman olmuşlardan ‘eylemci’ çıkarmakta mâhir... Sevindirici olan, artık İslâmi kesim içerisinden birilerini bulmakta zorlanmaları... Medya, ‘’Bunları dinleyerek katil haline geldiler’’ diye radikal söylem sahibi birilerini kamuoyuna sunuyor; ama şimdiye kadar fâiller ile radikal söylemli vâizler arasında doğrudan bir ilişki kurulamadı.
Boston saldırılarının akıl hocası olarak takdim edilen de yakında Müslüman olmuş Mikael adlı bir Ermeni genci çıktı...
Dostlarımdan biri, Boston eylemine bakıp, tam iki kez çevrilen ‘Mançuryalı Aday’ filmini hatırlatmıştı. Frank Sinatra’nın başrol oynadığı 1962 yapımı filmde, Kore Savaşı’ndan dönen bir askerin, kendisinin haberi olmadan ‘tetikçi’ haline dönüştürüldüğü anlatılır. Beyniyle oynanmıştır askerin; beynini yıkayan sesi duyduğunda kendisinden beklenen eylemi yapmak üzere... 1962’den bu yana kimbilir ne aşama kaydetmiştir bu tür beyinle oynamalar...
Yakında Almanya’da veya Yunanistan’da da benzer eylemlerle karşılaşırsak hiç şaşırmayın. Aynı dostum, ‘’Sıra o iki ülkeden birinde’’ dedi de...