Gün batmak üzereydi...
İran'dan gelen resmi bir açıklama dünyanın gündemine oturdu.
"Reisi'nin helikopteri sert iniş yaptı."
Dünya olan biteni anlamaya çalışırken kısa bir süre sonra ikinci bir açıklama geldi.
"Reisi'nin helikopteri zorunlu iniş yaptı."
Neler oluyor derken bu kez üçüncü açıklama geldi.
"Reisi'nin helikopteri düştü."
Kafalar allak bullak olmuştu.
Herkes kuyudaki taşın peşine düşmüşken kafaları daha da karıştıracak bir açıklama yine İran'dan geldi.
"Reisi'nin helikopteri kaza geçirdi. Reisi kazadan sağ kurtuldu."
Yav arkadaş bu ne yaman çelişki, neler dönüyor diyecek iken süreci zıvanadan çıkaracak bir açıklama daha geldi.
"Reisi kara yoluyla Tebriz'e dönüyor."
Biz hangisi doğrunun peşine düştüğümüzde işin aslı da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
HİKAYE OYMUŞ...
İran Azerbaycan sınırında Aras Nehri üzerinde yapımı tamamlanan Kız Kalesi ve Hudafer barajlarının açılış töreni yapılacaktır.
Törene Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyetin katılması planlanır.
Plan gereği İran'ı temsilen törene katılacaklar;
- İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi.
- Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan,
- İran lideri Hamaney'in Tebriz Temsilcisi Muhammed Ali Al-i Haşimi
- Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti'dir
EZBER BOZAN CÜMLELER...
Reisi törende dünyanın ve iki ülke halkının duymaya alışık olmadığı sözler söyler;
"Aliyev'le bir araya gelmekten mutluluk duydum. Bugün iki önemli projenin açılışını yapacağız. Bu projeler İran ile Azerbaycan'ın bu gibi çok önemli büyük projeleri hayata geçirebileceğinin göstergesidir.
Bazıları bizim bir araya gelmemizi ve ortak başarılarımızı hoş karşılamıyor.
Fakat bunlar bizim için önemli değil. Önemli olan ülkelerimiz, devletlerimiz ve halklarımız için iyi olanı hep birlikte hayata geçirmiş olmamız."
Bu cümleler batının, Amerika'nın hepsinden önemlisi İran paralel yapısının kulaklarını tırmalayacak cümlelerdi.
Yine kulak tırmalayacak bir başka söylem bu kez Aliyev'den geldi;
Açılışını yapacağımız proje iki halkı, iki devleti daha da yakınlaştıracaktır. Halkımızın ortak başarısı elbette dostlarımızı mutlu ediyor.
Beğenmeyenler ise kendi işlerine baksa daha iyi olur.
Bugün İran ve Azerbaycan devletleri çok güçlü bir ortak siyasi irade ortaya koydular. Her iki devlet birlikte olduğunu ve birlikte olmaya devam edeceklerini kendi halklarına ve tüm dünyaya açıkça ilan ettiler. Önemli olan budur.
İran-Azerbaycan ilişkileri bölgemizde istikrarın önemli şartıdır. Elbette böylesine güzel bir proje halkımızın refahını, istihdamı artıracak, dolayısıyla başarıya giden bir sonraki adım olacaktır. Gelecekte buna benzer pek çok ortak projenin olacağına eminim."
KADER ANI...
Tören icra edilip bu ezber bozan cümleler sarf edildikten sonra İran heyeti dönüşe geçer.
Dönüş gelindiği gibi yine üç helikopterle yapılır.
Ancak ne hikmetse dönüş yolunda helikopterlerden biri kaza kırıma uğrar.
Yine ne hikmetse bu helikopter Reisi'nin bulunduğu helikopterdir.
Ve yine ne hikmetse İran'ın bütün önemli protokolü aynı helikopterin içine doluşur.
Bu müthiş bir güvenlik zafiyetiydi ve bu zafiyetin bedeli ağır ödenecekti.
Öyle de oldu.
Reisi elbette yukarıdaki cümleleri kurdu diye öldürülmedi.
Onu ölüme götüren, o cümleleri destekleyen siyasi çizgiydi.
O nedenle işin aslını saklamak için beyinlerin sulanması gerekirdi, İran'da onu yaptı.
BEYİN TUZLAMA...
İran bilir mi bu lezzeti bilmem ama bildiğim o ki açıklamalar karşısında beyinler tuzlandı.
Çünkü kısa süre içinde kazayla ilgili o kadar çelişkili açıklamalar yapıldı ki inanılmaz.
Bu çelişkiler beraberinde onlarca soruyu getirdi.
Bu soruların neredeyse tamamı halen cevap bulmuş değil.
Yazıyı kaleme aldığım ana kadar cevap bulan tek soru Reisi'nin öldüğü, düşen helikopterden kurtulanın olmadığıydı.
Kafaların karıştırılması, birbiri ardına yalan haberlerin üretilmesi İran'ın beceriksizliğinden midir, yoksa bir taktik gereği midir bilinmez, ancak bilinen odur ki bu sabotajı planlayanlar iyi bir operasyon gerçekleştirdiler.
ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR...
Bu olayda çoğunluğun birleştiği ortak nokta Reisi'nin hedef olduğu ve öldürüldüğüydü.
Bu benim de katıldığım bir tezdi.
Ancak burada gözlerden kaçan bir nokta vardı.
Bu sabotajda acaba gerçek hedef Reisi miydi yoksa Reisi üzerinden bir taşla çok kuş vurma gibi daha büyük bir hedef olabilir miydi?
Bu ihtimali asla göz ardı etmeyin çünkü Reisi'yi taşıyan helikopterde onunla birlikte Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti ve Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim de bulunuyordu.
Gelecekte İran siyasetinde çok önemli yerlere gelmesi beklenen bu iki ismin ortak özellikleri Türk kökenli olmalarıydı.
Aynı zamanda İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da Türkiye ile iyi ilişkiler kurmalıyız diyen siyasetçilerden biriydi.
Meseleye bir de bu gözlerle bakın.
Acaba birileri bu operasyonda bize Reisi'ye bak derken İran adına daha uzun vadeli bir tehlikenin önünü mü kesmek kesti?
Bence sorgulayın...