Sürekli aynı şeyi yazıyor gibi olacağım ama durumun vahâmeti bunu gerektiriyor. Recep Tayyip Erdoğan kör düşmanlığında birleşenlerin ruhî sağlıkları gün geçtikçe kötüleşiyor. Duygu kontrolleri kalmadı. Üstelik bu vahim hâl tabandan tavana mâlûm güruhun her katmanında görülüyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimine günler kala kazanma umutları azaldıkça histeri içerisinde birbirlerine dahil herkese saldırıyorlar.
Bir an durup, "Yahu, karşımızda 20 yıldır iktidarda olan birisi var. Bu uzun süre zarfında halk nazarında onun yıpranması, biz muhalefetin ise yeni bir umut olması gerekirken nasıl oluyor da hâlâ anketlerde birinci olabiliyor? Biz muhalefet olarak nerede hata yapıyoruz, bu kadar parti bir araya geldik ama Cumhurbaşkanlığını kazanacak orana ulaşamıyoruz, neden?" diye hâl muhasebesi yapmaları gerekirken tertip ettikleri düzmece hâdiselerle veya yalanlarla kitlelerini bir arada tutmaya çalışıyorlar.
En son İP'in İstanbul İl Başkanlığı'nın kurşunlandı yalanında olduğu gibi. Başkanlığın bulunduğu sokaktaki inşaata dadanan hırsızları kovalamak için tabancayla ateş açan bekçinin kurşunlarından bir tanesi İP'nin binasına isabet ediyor. Daha hâdisenin ne olduğunu bilmeden bir yaygara kopardılar ki duyan da İP'nin binasına kurşun yağmış zanneder.
Oturtulduğu masadan kalkarken masanın diğer sakinleri hakkında ağır ithamlarda bulunup sonra artık her ne olduysa geri dönmek zorunda bırakılan İP Genel Başkanı Meral Akşener bir anda kurşunlara göğüs geren bir kahraman oluverdi!
TBMM'deki grup toplantısında yaptığı şovda, avucundaki kurşunları yere atıp meydan okudu. Oysaki Akşener daha şovunu yapmadan önce polis hâdiseyi vuzuha kavuşturmuştu. Bekçi hırsız kovalamasının bir parçası olarak İP binasına da kurşun isabet etmişti. Lâkin hakikat kimin umurunda? Onlara itibarlarını kurtarmak için malzeme lazım, mağduriyet gerek.
Ruhî halleri bozuk olunca haliyle yalan dolana sapmak da kolay oluyor. Bu saatten sonra onlar için hiçbir ahlâkî bir ölçü kalmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimini mutlaka kazanmaları gerekiyor. Onlar için başka bir alternatif, başka bir yol yok. Kendilerini buna mecbur kıldılar. Kaybettiklerinde siyasi hayatları da bitecek. Belki de kahırlarından dünya hayatları da bitebilir.
Bu ahvalde freni patlamış kamyon gibi, hem de istiap haddini aşmış bir kamyon gibi yokuş aşağı son hızla gidiyorlar. Netice belli. Aklı olan kamyondan atlar!