CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir belli konularda sorular soruyor ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan'dan cevaplar istiyor. Bu yöntemi adet haline getirdi.
Çok makul, çok gerekli, çok önemli, çok mantıklı olduğunu düşündüğü soruları tekrar ederek hükümeti köşeye sıkıştırdığını zannediyor.
Oysa soruların tutar tarafı yok, birçoğu kuyuya atılan taş mesabesinde.
Buna rağmen her gün kuyuya attığı taşları Erdoğan'ın çıkarmasını istiyor, bunun için ısrar ediyor. Cevap verilse de verilmese de aynı soruları sormayı sürdürüyor.
Örneğin göçmenler için yapılan masraflarla ilgili sorusuna defalarca cevap verildi ama o hiç duymamış gibi yapmayı tercih etti.
Kılıçdaroğlu'nun bazı soruları gerçekten akıl mantık işi değil.
Örneğin dünkü grup konuşmasında yine Gara'da katledilen şehitlerimizle ilgili sorularını tekrar etti.
Bunlardan bir tanesi şöyle:
"'Trump dostum' diye ortalıkta geziniyorsun. Bir telefon açtı papazı derhal verdin. Papazı verirken deseydin, 'Ben sana papazı veriyorum, sen bana terörist diyordun, bizim de 13 vatandaşımız var orda, sen bir telefon edersen onlar da bize teslim etsinler' diyebilirdin. Niçin aklına gelmedi?"
PKK'nın kaçırdığı vatandaşlarımızı niçin ABD'den istemediniz şeklinde tuhaf bir soru.
Böyle müthiş bir düşünceyi akıl edemediği veya ihmal ettiği için Erdoğan'ı suçluyor!
Bu meselede uluslararası toplumun yardımını isteyip istememek başka bir mevzudur, ancak vatandaşlarımızı ABD kaçırmış gibi bir tavır takınmak veya ABD'yi aracı yapmak nasıl bir mantıktır?
ABD'li papaz konusunu PKK'nın kaçırdığı insanlara bağlamak gerçekten akla zarar bir fikirdir.
ABD kendi kaçırılan askerleri için bile hiçbir örgütle pazarlık yapmıyor, bu konu ABD devleti için bir kırmızıçizgi...
PKK'nın elindeki insanlarımızı ABD'den istemek veya onun yardımını beklemek Kılıçdaroğlu'na göre dâhiyane bir fikir olduğu gibi, bunu düşünememek veya ihmal etmek de büyük bir kusur...
Terör örgütleri bu tür krizler çıkararak devletin kendisini muhatap almasını, bir şekilde tehdit ve şantajlarına boyun eğmesini ister.
Örgüt, siyasi koz haline getirmek istediği meseleyi sürekli gündemde tutmaya çalışır.
HDP'nin bu süreçte belli aralıklarla konuyu gündeme taşıması da insani bir hassasiyetten öte pazarlık masası kurmaya ve örgütü adres göstermeye yöneliktir.
Böyle hassas bir konuda bir de ABD'yi taraf yaparak onun eline malzeme vermek ayrı bir garabet olurdu.
'Trump'tan niçin istemedin' şeklinde bir soru bu yüzden çok sorunludur.
Kemal Kılıçdaroğlu kendisine yöneltilen eleştirileri ciddiye alıp tutumunu değiştirmezken akla zarar sorulara cevap bekliyor.
Kılıçdaroğlu'nun dayatmaya varan soru-cevap tarzında ısrar etmesi anlaşılan bir tür muhataplık oluşturma, gündem belirleme, köşeye sıkıştırma amacı taşıyor. Ama bunların hiçbirisi olmuyor. Çünkü kendisi de söylemleri de bir ciddiyet oluşturmuyor.
Saçma sorulara karşılık verilmemesini ise muhatap bile alınmamasına değil cevap verilememesine bağlıyor.
Oysa ortada bir yanılsama hali var ve bu yanılsamaya ortak olunmasını beklemesi beyhude görünüyor.