Akıllı ol demek sadece mantıklı ve rasyonel ol demek değildir.
Bu söz bir çağrı, bir uyarı, bir tavsiye olarak çok geniş anlamlar taşır.
“Ahlaklı ol, vicdanlı ol, bilgili ol, hikmetli ol, sorumluluk sahibi ol, makul ol; aşırılık yapma, bozgunculuk yapma, fitne çıkarma, saygısızlık yapma, sorumsuz davranma” gibi anlamlar içerir.
Akıl idrak gücü, anlama kabiliyeti, bilme yeteneğidir. Arapça kökeninde insanı engelleyen, frenleyen bir meleke olarak da kullanılır. Yusuf Has Hacip’in dediği gibi “Bilgi ve akıl insan için köstektir; köstekli olan da zararlı yerlere ulaşamaz.”
İnsan yaşamının temel fonksiyonunu oluşturan hayati meleke, insan hayatının anlamını ve varoluşun gayesini de idrak edecek olan melekedir. Din, akla ve kalbe hitap eder, bilinç ve şuurun geliştirilmesine, irade gücünün doğru kullanılmasına çalışır.
Akıllı olmak bilinçli hareket etmek, şuurlu davranmaktır.
Nakip Attas’a göre ‘akıl’ dediğimiz şey, el-kalb diye bilinen manevi ruhi idrak organında var olan manevi bir cevherdir. Manevi hakikatlerin anlaşılması da yine aklın sınırları içerisindedir. A. Akbulut’a göre Hacc suresinin 46. Ayetinde kalp aklın fiiline dayandırılır ve kalp, derinlemesine düşünmek, olayların önünü ve arkasını görmek, sebep ve hikmetleri anlamaktır. Bu yönüyle akıl-beyin-kalp-ruh ilişkisi bir bütünlük ifade eder.
Attas, birçok sorunun sebebini bilginin bozulmasında ve yetersizliğinde görür.
Bilgi damarlarda akan kan gibi aklı besler. Bilgiden mahrumiyet akıl yürütme kanallarını devre dışı bırakır. İyi ile kötü arasında ölçme yapabilmek bilgi ve hikmetle donanmış bir akıl gerektirir.
Kitab-ül Esrar’a göre “Akıl, kısaca şahit ile gaibe tanık olmaktır”, yani kıyas yapmaktır. Kelamcılara göre her kim görebildiği şeyler ile göremediği şeylere kanıt getirebiliyorsa akılıdır. Turtuşi’nin dediği gibi “Akl-ı mükteseb, bilgide incelme, düşüncede tutarlılık demektir.”
Eğitim, zihniyet, anlayış insanla ilgilidir, tüm kurumsal yapılar da insan zihniyeti ve insan iradesiyle alakalıdır. İnsan iradesinin doğru kullanılması ise akıl ve vicdanın harekete geçirilmesiyledir. Devletler, kurumlar, kurullar, örgütler, yapılar insana endekslidir. İnsan akıllı olursa yapılara akıl hâkim olur.
Kutadgu Bilig’deki şu nasihat çok manidardır: “Akıllı olan asalet kazanır, bilgili olan mevki kazanır. Akıl yüceltir, bilgi büyütür.”
Bilgisiz akıl çalışmaz ama akıllı olmak bilgili olmaktan daha fazlasıdır.
Adalet, ma’ruf, hikmet, vicdan, ahlak, edep, şuur, itidal gibi birçok kavram akıllı olmanın muhtevasıdır.
Günümüzde birisine ‘akıllı ol’ demek, argo bir uyarı, hatta tehdit gibi algılanıyor. Oysa insan olmanın özü akıllı olmakla, kâmil bir insan olmanın temeli ise ahlak ve adaletle yoğrulmuş bir aklı kuşanmakla alakalıdır. İlahi vahiy, nebevi hikmet, dini öğreti bu yönde çağrılara sahiptir.
Çok zeki olmak kavrama ve anlama sürati ve vüsatı veriyor olabilir. Ama akıl kavramının şümulü zekiliğin üstünde bir insani kemâlâtı ifade ediyor.
Allah akıllı olmayı, aklımızı nefsimizi ve dünyayı hayra tebdil etmekte doğru şekilde kullanmayı nasip etsin.