Medya Mahallesi giderek ilginç ama Ayşenur Arslan için sıkıntılı bir program olmaya başladı. Bu haftadan birkaç örnek verirsem, sanırım ne dediğim daha rahat anlaşılır.
Pazartesi günü konu yeni kabine üyelerinden Hrant Dink cinayetine geldi, Arslan sözü İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Muammer Güler’in o dönem İstanbul Valisi olmasına getirdi.
Meğer Ayşenur Arslan sanıyormuş ki, Trabzon Emniyeti’nden gelen ihbarın bilgisi Muammer Güler’e mutlaka iletilmiştir.Akif Beki sistemin nasıl çalıştığını anlatmak durumunda kaldı, bir süre böyle geçti.Salı günü konu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun gazetelerde yer alan çeşitli iddialar karşısında harekete geçip geçmemesine, Adalet Bakanı’nın Kurul’a ‘çay içmek’ için mi başkanlık yaptığı noktasına geldi.Akif Beki, yine sistemi anlatmak durumunda kaldı ve sanık avukatlarının bir şikayeti olduğu zaman HSKY’ya başvurabildiklerini anlatmak durumunda kaldı.
Görünen o ki Ayşenur Arslan’ın böyle olmuştur ya da böyle olmalıdır dediği şeyler devletin işleyişi içinde daha farklı yaşanan olaylar. Akif Beki zaman zaman sinirlense de durumun tadını çıkaran ve hiç boşluk bırakmayan bir havaya bürünmüş.
***
Mesela Ayşenur Arslan’ın Dink cinayetiyle ilgili Nedim Şener’in kitabını referans yapma arzusuna da karşı cümlesini kuruyor.İmalı bir cümle sezinlediğinde “Bunu mu demek istiyorsun” diye mutlaka soruyor ve genellikle “Hayır demek istemedim” yanıtını alıyor.
Tek kale maç oynamakla tam saha maç oynamak arasında dağlar kadar fark vardır ya, geçen sezon ile bu sezon seyrettiğimiz program arasındaki fark da bu işte...