Gözle göremeyeceğimiz bir askeri yığılma olduğu gerçek. Akdeniz’in doğusunda donanmalar birbirlerine “haddinden fazla yakınlar...” Zengin doğalgaz rezervlerine sahip olduğu anlaşılan, bu arada, dünyanın “alternatif enerji yolu” haline gelen bölgede bölgesel ve küresel güçler gövde gösterisindeler.
Gelişmeler normal değil.
Türkiye-Almanya-Fransa’nın gerçekleştirdiği NATO tatbikatı, bölgedeki “teröristsızmaları” önleme amacı taşıyordu... Suriye’nin bu tatbikata yanıtı, aynı bölgede ulusal bir manevra gerçekleştirmek oldu... Bu arada, Rusya, Karadeniz, Atlantik Okyanusu ve Baltık’taki donanmalarından toplam 11 savaş gemisini bölgeye intikal ettirdi... Bu intikal sırasında Soğuk Savaş yıllarında hayal bile edilemeyecek bir gelişme yaşandı, Kıbrıs Rum Kesimi’nin Limasol limanına gelen iki Rus savaş gemisi yakıtlarını doldurdu, yiyeceklerini alıp Suriye’nin Tartus limanına doğru yola devam ettiler... İsrail durmadı, bölgede hem donanma gücünü artırma kararı aldı, hem de tatbikatlara başladı... İsrail tatbikatı sürerken İngiliz donanması aynı bölgeye intikal etti, bir tatbikat da onlar yaptılar... Bu arada, Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi’nin “özelekonomik bölge” ilan ettiği coğrafyada ulusal tatbikata başladı... Amerikan donanması zaten kısa bir süre önce aynı bölgede İsrail ile bir tatbikat yapmıştı, hatta bu tatbikata Yunanistan da katılmıştı. Amerikalılar oralardan hiç ayrılmıyorlar.
Bütün bu saydığımız gelişmeler son bir ay içinde yaşandı!
Altını çizerek hatırlatalım, bizimki dahil, bütün donanmalar orada duruyorlar.
Dünyanın en kritik bölgesi
Artık kabul edelim, Doğu Akdeniz, Basra Körfezi ile yarışır düzeyde “kritik bir stratejik bölge olma” özelliğini kazandı. Bu gelişmede ana unsur, ne Suriye’deki iç savaş, ne de Batı Asya’yı sarsan gelişmeler, hatta bir türlü çözülemeyen Kıbrıs sorunu... Bölge, Doğu Akdeniz’in dibinde varlığı ortaya çıkan yüksek doğalgaz rezervleri nedeniyle küresel çekişmenin ana coğrafyalarından biri haline geliyor...
Türkiye-İsrail ilişkisinin kolay tamir edilemeyecek boyutta bozulmasında sonra doğan Yunanistan-İsrail-Kıbrıs Rum Yönetimi yakınlaşması, bölge doğal rezervlerinin paylaşımında ciddi gerginliğin doğmasına neden oldu.
Yunanistan-İsrail hattında şekillenen genel plan, Filistin ve Lübnan’a da ait bölgelerden “sifonlanan” doğalgazın Kıbrıs-İsrail arasındaki bölgeden sağlananla birleştirilerek Doğu Akdeniz’in Avrupa’nın “alternatif enerji deposu olmasını” amaçlıyor.
Türkiye ise, Doğu Akdeniz’de “ben yaptım oldu” politikalarının hakim olmasını engellemeye, kendi ulusal çıkarlarını Kıbrıs Türk tarafıyla birlikte korumaya çalışıyor.
Nusayri Devleti projesi
Yapılan araştırmalar, Suriye’nin Akdeniz’deki ekonomik bölgesinin de doğalgaz rezervleri açısından zengin olduğunu ortaya koydu, tıpkı Lübnan gibi. Suriye’deki Nusayri ağırlıklı rejimin son çare olarak ülkenin batısında, tüm sahilleri kontrol eden yeni bir devlet yapılanmasını planladığı yolundaki bilgiler, temelde, bu zenginliğe dayalı bir senaryo. Belli ki, Rusya ve Beşar el-Esed, bu zenginlikten vazgeçmeye niyetli değiller. Düne kadar Beşar’ın en yakınında yer alan “zengin Sünni aile ve bürokratların” birden ülkeden uzaklaşmalarının temelinde yalnız, Özgür Suriye Ordusu’nun savaşı başkent Şam’a kadar taşıması yok, pazarlık, söz konusu zenginliğin kimin elinde kalacağı veya nasıl paylaşılacağı üzerinde şekilleniyor.
Rusya’nın garantörlüğünde, İran’ın desteğinde, Suriye’nin ana zenginliklerine el koymuş bir Nusayri Devleti, Batı’nın (bu arada tabii ki İsrail’in) kabul edebileceği bir formül değildir. Bu tür bir parçalanma, Doğu Akdeniz’e yığılmış donanmaların birbirlerine “tehlikeli mesafede yakınlaşmalarına” yol açar.
Suriye’deki durum
Suriye’de bu nedenle “tipik” bir “iç savaş” yaşanmıyor. Ülke topraklarında süren hesaplaşma tam anlamıyla “küresel boyut” kazanmış durumda. Muhalefet unsurları artık silaha daha kolay ulaşıyor. Beşar el-Esed ise Suriye ve İran’ın eksilmeyen desteğiyle ayakta kalıyor. Bu, bir ülke halkının kendi geleceği için gerçekleştirdiği hesaplaşmanın çok ötesine geçmiş bir durum.
Savaşanlar Suriyeli fakat hesaplaşanlar farklı.
Biraz, İkinci Dünya Savaşı öncesinde, 1936-1939 yılları arasında yaşanmış “İspanya içsavaşını” andırıyor Suriye’deki durum.