İtalya’dan gelen bir fotoğraf var önümde. İki askerin taşıdığı beyaz tabutun üzerinde “Body No 132” yazıyor.
Yeni bir yaşam için uğraşırken Akdeniz’den son bulmuş bir hayat.
Cesedi taşıyanlar ne adını biliyorlar ne de sanını. Daha önemlisi hayallerine dair hiç bir fikirleri yok.
Onlar için sudan toplanmış yüzlerce insan bedeninden biri, hepsi o.
***
Önce 400 sonra 900 kişinin yeni bir hayata başlama umuduyla öldüğü haberi geldi geçen hafta.
Arama-kurtarma faaliyetleri için ayrılan bütçeyi kısan Avrupa Birliği hemen para musluklarını açtı, bütçeyi 9 milyon avroya çıkardı.
Sorun sadece parada değil, aslında ana sorun para değil.
Niye bu insanlar balık istifi halinde, kapasitesinin kat ve kat üzerinde doldurulan gemilere biniyorlar?
Çünkü Avrupa Birliği’nin göç politikaları onlara bir başka seçenek bırakmıyor.
Yani insanlık değerleri söz konusu başka coğrafyalarda yaşayanlar olduğunda işlemiyor.
***
Suriyeli mültecilere dair kaç haber yapılmıştır Türkiye’de? Belki yüzlerce, belki binlerce...
Çoğu yaşanan sorunlara dair haberlerdir. Peki Türkiye bu insanlara sınır kapılarını açmasa ne olurdu diye düşünmek çok mu zor?
Ya da zengin Avrupa’nın takındığı tavırla onlara göre ekonomik gücü daha az olan Türkiye’nin insanlığa bakışı üzerine kafa yormayı denemek gerekmez mi?
Akdeniz Akşamları güzel bir şarkıdır ama hayat öyle değil maalesef.
İnsanlık adına geçmişe dair faturalar çıkaranların bugüne dair edebilecekleri tek bir laf yok aslında...