Muhalefet bloğunun, yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul’u kazanması AK Parti’de yeni bir muhasebe zaruretini ortaya çıkardı.
CHP ve HDP, yüzde 50+1 için epey ümitlendi. İyi Parti’nin ve SP’nin yanına Gül/Babacan ve Davutoğlu partilerinin de eklenmesiyle 2023 için şimdiden heyecanlandılar.
Erdoğan düşmanlığı/nefreti, CHP-HDP-İyi Parti ve Saadet Partisi bloğunu 31 Mart’tan, bilhassa 23 Haziran’dan sonra birbirine daha bağladı. Yeni partileri de safları sıkılaştırma adına hararetle bekliyorlar. Akşener, dayanamadı; “Tek eksiğimiz muhafazakâr dindarlara ulaşmakta yaşanıyor. Çünkü Erdoğan aramıza kalın bir duvar koydu. Babacan ve Davutoğlu’nun partisi bu açıdan muhafazakâr dindar seçmene çabuk ulaşmayı kolaylaştıracak ki, bu bizim için çok önemli...” diyor.
AK Parti tarafında ise dikkat çekici içten yıkıcı eleştiri sağanağı var.
Bu ağır ve yıkıcı eleştirilerin sahiplerini birbirinden ayırmak gerekir.
1. Yıllarca bizim cenahın içinde olmuş ama Erdoğan nefretiyle nevri dönmüş olanlar… Kurulacak partilerin hesabına kalem oynatanlar.
Gül, Babacan ve Davutoğlu’nu, AK Parti ruhunun gerçek temsilcileri gibi parlatanlar… Hâlbuki bu isimler, 2103 Haziran-Temmuz Gezi kalkışmasından beri AK Parti’li gibi davranmadılar. Seçimlerde ve referandumlarda çalışmadılar. Erdoğan’ın yenilgiye uğraması için her türlü hesabın, projenin içinde oldular.
Erdoğan yönetiminde AK Parti hep hata yapmış, Gül, Babacan ve Davutoğlu ise sütten çıkmış ak kaşıkmış…
Bunların eleştirilerinde asla samimiyet yok. CHP ne diyorsa, bunlar dindar/muhafazakâr görünerek aynısı söylüyorlar.
2. Bizim cenahta, her şeyin en doğrusunu bilen, kendilerini çok önemseyen, hiç yumurta küfesi taşımamış şahsiyetler var. Bunlar Erdoğan’ın daha en baştan beri kendilerini “takmayan” duruşundan hep rahatsız oldular. Kendilerinin pek parlak, en isabetli fikirlerinden ve görüşlerinden istifade edilmemesine çok bozuluyorlar.
31 Mart’tan/23 Haziran’dan sonraki seçim sonuçları, bunlara konuşma fırsatı verdi. “Biz demedik mi, bizi dinlemezsen işte böyle olur” diyerek salvolara başladılar.
Tek başlarına bir etkileri olmaz ama bir koro içinde suyu bulandırdıkları, AK Parti tabanında moral bozucu oldukları kesin.
3. AK Parti iktidarında makam, mevki, rant sahibi olmuş, daha sonra bu imkanları kalmamış umutsuz vaka’lar… Erdoğan’ın, ölünceye kadar kendilerinden vazgeçmemesini istiyorlar. Kenara konulmayı, trenden aşağı indirilmeyi bir türlü hazmedemiyorlar. Kendilerini AK Parti için vazgeçilmez görüyorlar. Beklentileri hiç bitmiyor…
Bu yüzden vıdı vıdı ediyorlar.
4. Hala AK Parti’li olanların samimi eleştirileri… Siyasetin tabiatında var olan yanlışları, hataları, haksızlıkları içlerine sindiremiyorlar. Haksızlık karşısında susmak istemiyorlar.
Buraya kadar tamam. Ama eleştirilerini CHP’nin, belli medyanın hoşuna gidecek şekilde malum bir korunun parçasıymış gibi seslendirmeleri, çok önemsedikleri “dava”ya zarar vermiyor mu?
Sussunlar mı? Elbette susmasınlar. Erdoğan’a ulaşacak yollara sahipler. Eleştirilerini iletirler.
“İlettik ama netice alamıyoruz” diyorlarsa öfkelenmek gerekmez. Sabır gerekir… Erdoğan henüz bir hamle yapmadı ki.
İşte AK Parti kongresi 1 yıl öne alındı. Demek ki bir hazırlık var.
“Reis”e güven evet, sabrı gerektirir. Değilse yıkıcı eleştirilerin bir parçası oluverirsiniz…