Terörsüz Türkiye konusundaki gelişmelere herkes aynı açıdan bakmıyor. Çok farklı açılardan bakan ve farklı öngörüler serdedenler var.
Devlet Bahçeli Bey'in DEM'e uzattığı zeytin dalı, terör örgütü kurucu liderinin örgütün feshini âmir talimatına dönüşerek meyveye durdu desek abartmış olmayız.
DEM heyetinin cumhurbaşkanlığı külliyesinde verdiği fotoğraf, yolun çoğunun gittiği azının kaldığını göstermesi açısından önemliydi.
Her ne kadar DEM içinde süreci baltalamaya yönelik kimi söylemler ve talepler endişe uyandırmışsa da külliyeden çıktıktan sonra DEM heyetinin verdiği mesaj bu yolda mesafenin büyük bölümünün aşıldığını gösterdi.
Her ne kadar İsrail, örgütün Suriye uzantısını korumaya alarak federasyon taleplerini seslendirip süreci baltalamaya çalışsa da, İmralı talimatının arazide olumlu bir hava oluşturduğu çok net görülüyor.
GENAR'ın yaptığı bir araştırma, DEM seçmeninin yüzde 99'unun fesih ve silah bırakma talimatından memnun olduğunu gösteriyor.
DEM heyetinin Sırrı Süreyya Önder'in rahatsızlanmasına rağmen süreci devam ettirip İmralı'yla görüşmeye gitmesi sürecin sağlıklı bir şekilde sürdüğüne işaret ediyor diyebiliriz. Hastalığı bahane ederek süreci uzatabilirlerdi!
Tam da bu aşamada Mümtazer Türköne'nin T24'e verdiği röportaj gündeme düştü.
Görünenin tam tersine sürecin iyi gitmediği aksine Başkan Erdoğan'ın süreci baltalayacağı, Devlet Bey'in de ülkeyi erken seçime götüreceği sözleri medyada gündemin birinci sırasına yerleşti.
Türköne'nin verdiği röportaj çok uzun, hemen her paragrafta ezber bozan birkaç iddia var.
Ama manşete çıkan kısım Başkan Erdoğan'ın süreci bozacağı ve Bahçeli'nin ülkeyi erken seçime götüreceği iddiası oldu.
Hemen altını kalın çizgilerle çizelim ki AK Parti'nin desteği olmadan meclisten erken seçim kararının çıkması mümkün değil. Çünkü anayasanın 116. Maddesi seçimlerin yenilenebilmesi yani erkene alınabilmesi üye tam sayısının beşte üçünün oyuyla mümkündür.
Yani 360 oy gerekir.
Şu anda AK Parti'nin 272 oyu var.
AK Parti dışındaki MHP dahil bütün partilerin sahip olduğu oy sayısının toplamı 330'u bile bulmuyor.
Dolayısıyla AK Parti'ye rağmen erken seçim kararı almak mümkün değil.
Başkan Erdoğan'ın süreci baltalama iddiası da içi doldurulamayacak bir söylemden öteye geçmiyor.
Çünkü örgüt silah bırakıp feshedilirse bundan en kârlı çıkacakların başında Başkan Erdoğan ve partisi gelir.
Örgüt feshedilir ve silah bırakırsa Suriye ve Iraktakiler bırakmasa bile süreci destekleyen DEM seçmeninin %99'unun Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti'nin göstereceği adaya sıcak bakacak demektir.
Başkan Erdoğan böylesi bir sonuca müncer olacak süreci neden baltalasın?!
Zaten bunlar bilgi değil yorum. Türköne de, 'bende hiç bir zaman bilgi veya kulis olmaz. Nesnel şartların analizinden illiyet bağı kurarım.' diyor.
Başka muhalif yazarların yorumlarına baktığımızda onların da bugüne kadar bir çok öngörülerinin isabetsiz olduğunu görmedik mi?! Mesela Kemal Kılıçdaroğlu %60 ile seçiliyordu! Seçildi mi?!
Türköne aynı söyleşide Cumhur İttifakı'nın bittiği önyargısından yola çıkarak süreci baltalıyor ve Türkiye'yi hayali bir seçime götürüyor!
Ülkesinin ve partisinin geleceğine düşünen ne AK Parti'nin ne de MHP'nin, Cumhur İttifakını bozacağı kanaatinde değilim..
Ayrıca Devlet Bey'in siyasi tecrübesi -mümkün değil ama mümkün olsa bile- onu erken seçime asla götürecek bir karar aldırmaz.
Cumhur İttifakı'ndan kopmuş bir MHP'nin erken seçimden karlı çıkamayacağını en iyi Devlet Bey bilir. Çünkü MHP'den kopan ve büyük oranda MHP tabanına hitap eden BBP, ZP, İP, AP bir araya gelirlerse MHP'yi zorlayacağını bilir.
Kaldı ki, Cumhur İttifakı zayıflamıyor aksine Terörsüz Türkiye süreciyle gücüne güç katıyor.
Zaten AK Parti'ye rağmen erken seçim hukuken ve fiilen mümkün olmadığı için boşuna nefes tüketmesin kimse!
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturması devam ederken bu tür tartışmalar yolsuzluğu unutturmaktan öteye bir anlam taşımaz!
Geçiniz!