Ak Parti’nin yüzde 50’si varsa, öteki tarafta da yüzde 50 varmış. Eee?
Ak Parti’nin yüzde 45’i olacaksa öteki tarafta da yüzde 55 olacakmış.
Eeee?
Yani Ak Parti yüzde 45-50 almakla fazla kostaklanmamalıymış, öteki tarafta olan yüzde 50-55 bir gerilirse memleketi yaşanmaz hale getirirmiş.
Aman Alahım, ne tehditler.
Bir çevre sandığı bir türlü içine sindiremedi. Memleketin bir siyasi sistemi var, sistemde eksik-gedikler olabilir, ama bir kere seçime giriyorsanız, onun sonuçlarına katlanacaksınız, o sistem içinde millet kime ülkeyi ya da şehirleri yönetme yetkisi veriyorsa, ona saygı göstereceksiniz.
Üç dönem, beş dönem. Millet kaç dönem yetki verdi ise...
Yapabiliyorsan çalış, senin de olsun.
Ben en çok, şu Ak Parti’nin dışındakileri bir cephe halinde toplama işinin çarpıklığına hayret ediyorum.
Nasıl yani, CHP’ye verilen oylarla, MHP’ye, BDP’ye, HDP’ye, SP’ye, BBP’ye, Hüda Par’a verilen oylar aynı yere mi gidiyor? Aynı anlamı mı taşıyor?
Şöyle neden düşünmemeli ki?
CHP’nin oy oranı diyelim, yüzde 25 olsun, onun karşısında da yüzde 75’lik bir oy var, MHP’nin oy oranı diyelim yüzde 15 olsun, onun karşısında da yüzde 85’lik oy var. Neden CHP’nin karşısındaki yüzde 75’lik oy bütün halinde görülmüyor da, illa Ak Parti’ye karşı bir cepheleşme oluşturuluyor?
İşte alın, CHP Gezi olaylarının yanında, içinde, arkasında durdu, MHP karşı çıktı, BDP katılmadı.
Şu anda CHP-Camia içiçeliği, yanyanalığı da mesela MHP’de, BDP’de, BBP’de aynı karşılığı bulmuyor. Saadet yönetiminin orada bir miktar gelin-güvey olma yaklaşımı gözleniyor, ama ona da Saadet kitlesinin ilgisi tartışılabilir.
Yani elmalarla armutları toplamak öyle kolay bir şey değil.
Ben eminim ki, MHP, Saadet, BBP, Hüdapar, BDP ve hatta HDP kitleleri kendilerini CHP’den daha çok Ak Partiye yakın hissedeceklerdir. Geçişlilik açısından da bu parti tabanlarının ikinci parti tercihi, Ak Parti’den yana olacaktır.
Aslında, şu anda Camia’nın duruşu da, deyim yerinde ise eşyanın tabiatına aykırı bir duruştur.
Camia’nın Ak Parti ile ilişkisinin en “masum” izahını Hüseyin Gülerce kardeşim, Başbakan’ın ağır ifadelerini gerekçe gösterdiği yazısında “Ak Parti Camianın oylarını istemiyor” diyerek yapmıştır. Ancak ben, bu değerlendirmenin bile Camia’nın sırf hizmet duyarlılığı taşıyan tabanı tarafından tatmin edici bulunacağını tahmin etmiyorum. O tabanın, “Kılıçdaroğlu ile ortak yanlarımız ne?” sorusuna “Tayyip Erdoğan karşıtlığı” dışında ikinci bir madde sayabileceği kanaatinde değilim. Başbakan Erdoğan’la birliktelik noktasında ise, Bediüzzaman Hazretlerinin yaptığı gibi, “Bir, bir, bir bine kadar bir bir...” gibi maddeler sıralayacağında kuşku yoktur.
Bir fırtına esiyor, doğru.
Bu fırtınada Camia’nın en çok türbülans yaşadığını, Başbakan’ın da o türbülansı atlatma noktasında istemediği iklimlere geldiğini düşünmek mümkün. Ama hiçbir şey, şu anda Camia ile CHP arasındaki yanyana duruşu izah etmiyor. Bu noktada Camia’nın, CHP’deki kimi klikler tarafından gösterilen kimlik duyarlılığını sergilememesi ise bir başka garabeti oluşturuyor.
Ama şu kesin: CHP ekseninde bir toplumsal gerilim stratejisinde Camia’nın alana süreceği “kitle desteği”nin bir hayalden ibaret olacağını kesinlikle söylemek mümkündür. Şu anda kırılan - burulan olsa bile, eylemli bir Tayyip Erdoğan düşmanlığı ya da Ak Parti’ye yönelik yıkım operasyonunda, kitle desteği devreye sokulamaz.
Başa dönersek, öyle Ak Parti’ye gelmeyen oylardan bir toplumsal gerilim üretme hesabı, ham bir hesaptır. Hani birisi çıkıp “Biz kaç milyonuz?” demişti de sonunda hüsrana uğramıştı.
Bu memlekette yumruğunu balyoz gibi görenden geçilmiyor. Ama boşuna.
Tayyip Erdoğan meydan meydan dolaştı, milleti ile kalbi bağlarını tazeledi, yeniledi ve sandığın namlusuna sürdü.
İş bilenin kılıç kuşananın.
Tayyip Erdoğan gibi dua alın, ninelerle dedelerle kucaklaşın, bebelere dokunun, annelerin sevgilerine muhatab oluin, sizin de olsun.
Kumpasa prim yok beyler. Kumpasa prim yok artık Türkiye’de...