14 Ağustos 2001’den bugüne 12 yıl geçti.
Ankara Bilkent Otel’de AK Parti kurulurken, arka planda ‘devlet’ gücünü kullananlara karşı büyük bir hukuk mücadelesi veriliyordu. ‘Hukuk adına’ hangi duvarların nasıl örüldüğünü ve nasıl yıkıldığını ‘Erdoğan’ın avukatı’ sıfatıyla bizzat yaşayan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı anlattı:
-Refah Partisi’nin 1994 seçimlerindeki siyasi çıkışı, belediyelerdeki başarılı çalışmalarla perçinlenir ve 1996’da partiyi iktidara taşır.
-Belediyelerde en dikkat çeken isim, başarıları ve karizmasıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Önce onun önü kesilmelidir! 12 Aralık 1997’de Siirt’te okuduğu şiirden ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçu çıkarılır ve TCK 312’den mahkum edilir, cezaevine atılır; artık ‘muhtar bile seçilemeyecektir!’
-Aynı süreçte RP iktidardan uzaklaştırılır ve kapatılır.
-Ancak ‘genç muhafazakarlar’ içine kapanmaz, Erdoğan’ın çevresinde toplanır; parti kurma kararı alınır.
-Ama ‘312 mahkumiyeti’ boşuna verilmemiştir. Ertesi gün, ‘Listede Erdoğan varsa partinin kuruluş dilekçesi alınmayacak’ manşetleriyle çıkar gazeteler.
-14 ağustos 2001 sabahı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş dilekçesi bu endişeyle İçişleri Bakanlığı’na verilir. Ancak ‘umulan’ olmaz, başvuru kabul edilir. 15 Ağustos’ta Erdoğan genel başkan seçilir.
-Dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu beklemez, Anayasa Mahkemesi’ne başvurur: Kurucular arasındaki 13 kadından 6’sı başörtülüdür; Erdoğan da 312’den yasaklıdır, partiye üye olamazlar!..
-Aynı anda ikinci bir adım atılır; önce Erdoğan’ın memleketi Rize’de yaptığı eski bir konuşması ‘laikliğe aykırı’ diye televizyonlara servis edilir; ardından 3 ayrı soruşturma açılır: Yerel mahkemede, bölgeden sorumlu Erzurum DGM’de ve ilgisi olmadığı halde Ankara DGM’de!..
-Ankara’nın neden durumdan vazife çıkardığı kısa sürede anlaşılır; Rize’deki savcı yetkisizlik, Erzurum’daki takipsizlik kararı verince, Ankara DGM Erdoğan’ı ifadeye çağırır, tutuklanmasını ister. Ancak sorgu hakimi reddeder. Sorun aşılmış gibidir.
-3 kasım 2002’de erken seçim kararı alınır.
-Anayasa Mahkemesi, Erdoğan hakkındaki kararını seçim sürecinde verir: Başörtülüler parti kurucusu olabilir ama Erdoğan üye olamaz! Karar 5’e karşı 6 oyla alınmıştır. Bir yıl önce, 312’den hapis yatan Hasan Celal Güzel’in partisine dönmesine izin veren bir üye fikrini değiştirmiştir!
-AK Parti hukukçuları şu formulü üretir ve itiraz eder: ‘Kurucu üyelikle genel başkanlık farklı statüdür. Erdoğan kurucu üyelikten ayrıldı, genel başkanlığı devam ediyor.’ AK Parti’ye kapatma davası 14 mart 2008’de açıldı bilinir, oysa Yargıtay Başsavcılığı ilk davayı 2002’de bu savunma üzerine ‘ihtar kararını infaz etmediği’ iddiasıyla açar.
-Mahkeme, ‘Kurucu üyelikten ayrılınca genel başkanlığı da sona ermiştir; bu yüzden karar verilmesine gerek yoktur’ der. Partinin hukukçuları da, ‘O halde mahkeme kararına uymadı iddiasının dayanağı yoktur’ diye itiraz eder; dava öyle kalır.
-Bu sırada TCK’nın 312. maddesi değiştirilir. Erdoğan’ın cezası da adli sicilden silinmelidir. Aslında YSK otomatik olarak sicili dikkate almamalıdır, ancak Erdoğan’ın önüne art arda ‘hukuki’ engel çıkarıldığı için avukatlar temkinlidir, Diyarbakır DGM’ye başvurulur ve korkulduğu gibi ‘ret’ cevabı alınır. Ancak itiraz üzerine üst mahkeme sicil kaydını siler.
-Ancak Yargıtay Başsavcısı ısrarcıdır. Dosyayı Diyarbakır’dan özel ulakla aldırır ve ‘adli sicil kaydının geri kaydedilmesini’ ister!..
-YSK milletvekili aday listelerini açıklar; Erdoğan listede yoktur. Karar 3’e karşı 4 oyla alınmıştır! Onlarca duvar aşılmış, ancak son duvarı aşmaya vakit yoktur.
-AK Parti 3 Kasım seçimlerine ‘genel başkanı yasaklı’ olarak girer ve yüzde 34,3 oyla 363 milletvekiliyle birinci parti çıkar.
-Seçim aynı zamanda yeni bir kapı açar. Siirt’teki seçimde hata vardır, seçimler yenilecek, Erdoğan anayasa değişikliği ve bir milletvekilinin çekilmesiyle aday olabilecektir. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal anayasa değişikliğine ‘evet’ der; AK Parti Milletvekili Mervan Gül yerini Erdoğan’a bırakır.
-Ancak Erdoğan’ın yasağını kaldıracak düzenleme bu kez Cumhurbaşkanı Sezer’e takılır. 20 Aralık 2002’de düzenlemeyi veto eden Sezer, ikinci kez önüne gelince 11 Ocak 2003’te imzalar.
-Siirt’te ‘yasaklanan’ Erdoğan, 9 mart 2003’te Siirt’ten milletvekili seçilir.
‘Hukukun katledildiği’ bu süreç 2003’ten sonra yerini ‘demokrasiyi katletme girişimleri’ne bırakacak, Türkiye darbe planları, e-muhtıralar ve internet andıçlarıyla parti kapatma davalarına tanık olacaktı.
‘O savcı atmaca gibi her şeye atlıyordu’Gümrük Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Erdoğan’ın ve partinin avukatı olarak ‘devlet gücü’nü kullananların “Erdoğan’ın muhtar bile seçilememesi” için hukuk üzerinden oynadıkları oyunları bizzat yaşayan en önemli aktör. Erdoğan hakkında açılan soruşturmalar bir bir kapandıkça, görevi olmadığı halde Ankara’dan müdahale ederek sürdüren dönemin Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’i, “Her şeye atmaca gibi atlayan savcı” diye tanımlıyor gülerek. AK Parti’ye açılan ilk kapatma davasının da sanıldığı gibi 2008’de değil, “Erdoğan’ın genel başkanlıktan ayrılması yönündeki ihtara uyulmadığı” gerekçesiyle 2002’de açıldığını vurguluyor. Yazıcı’nın sözlerinden yaş günü mesajı da çıkıyor: “12 yıl kolay geçmedi. Öncesinde de yıllarca mücadele var bunun. Sonrasında da artık hukuku katlederek bir yere varamayınca, tamamen hukuk dışı planlara başvuruldu. Bunları tabii daha sonra öğrendik. Demokrasiyi hazmedemeyenler hala çalışıyorsa, demokrasiyi yerleştirmeye çalışan bizler de mücadeleyi sürdüreceğiz, buna alıştık.”