YSK’nın İstanbul seçimini yenileme kararı, durulmayan siyaseti bir kez daha hareketlendirdi. Bu süreçte denklem ve düzlem değişti mi, sonuç ne olur, diye sorduğumuz GENAR Başkanı İhsan Aktaş peş peşe gelen açıklamaları da değerlendirdi. “Sayın Abdullah Gül ve Sayın Ahmet Davutoğlu’nun tutumunu aşan, daha derin bir problemle karşı karşıyayız. CHP’liler tek parti dönemi, 60 ihtilali, Menderes’in idamı, Refah’ın kapatılması, Deniz Gezmiş’in idamı gibi konulardaki tutumlarını hala savunur. Mağlupların ezilmişliği ve körfez vatandaşlığı zaviyesinden meseleye bakan sadece bu iki siyasetçi olsa, öpüp başımıza koyarız. Makbul olmayı hala batıdan bekleyen, ona öykünen bir yaklaşım var ve bu ezilmişlikten medeniyet çıkmaz”.
YSK AK Parti’nin itirazını değerlendirerek 36 gün sonra İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Her şey sil baştan ama 31 Mart’a başlarken gibi de değil. Daha önce yaşanmamış bir “şey” yaşadık. Nedir Türkiye’nin hal-i pürmelali?
Daha önce ülkenin birçok ilinde seçimler iptal edildi, yeniden seçim oldu. Fakat hiç birisi İstanbul kadar gündem olmadı, olamazdı. Bırakın Türk halkını bütün dünya İstanbul seçim sonuçları ile ilgili. Son seçimlerin tamamında AK Parti aleyhine Batı’da kampanya yapan bütün mahfiller İstanbul seçimleri ile ilgili de referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi doğrudan taraflarını seçtiler ve tavır almaktan çekinmediler. Vakıa şu ki İstanbul seçimleri Türkiye’nin bütün seçimleri kadar önemlidir.
ASIL MAĞDUR BİNALİ YILDIRIM
31 Mart’tan itibaren aralıksız tartışıyoruz, başa dönmek istemem ama şunu sormak isterim. Nasıl oluyor da Cumhur ittifakı sonuçlara somut verilerle itiraz ederken Millet ittifakı ısrarla her şeyin normal diyebiliyor?
Seçimlerin çok az bir farkla bitmesi, seçim sonrası yapılan itirazlarda 30 bin olan oy farkının 13 binlere düşmesi AK Partiyi haklı çıkarmıştır. CHP ise “Suçlu bağırır, suçsuzun ödünü patlatır” kabilinden başarılı bir algı yürütmekte. Israrla oyların yeniden sayılmasıyla 15 bin oy farkının nasıl oluştuğunu, Yıldırım’ın oylarını kimin çaldığı hiç konu edinmedi. Doğrusu AK Parti de bu kayıp oylar konusunda etkili siyasi bir dil kuramadı.
YSK SORUŞTURMA KARARI VERDİ
Size göre ne oldu sandık başında?
İşi kurgulayan CHP olmayabilir. Sandık başkanlarının tespitinden birleştirme tutanaklarındaki bilinçli oy kaydırmalara kadar belli ki bir el çalışmış. Akla haliyle olağan şüpheli FETÖ’cüler geliyor. YSK’nın kararında bu konuda suç duyurusu da var. Oy birliği ile karar alınan soruşturmalarla hakikat mutlaka ortaya çıkacaktır.
İKİ TARAF DA MAĞDURUM DİYOR
YSK kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
YSK’nın önünde iki ihtimal vardı. Ben kararı ortada görüyordum hep. YSK yüzde elli gibi itirazları haklı buldu. Hukuki mülahazalar, hukukçuların meselesidir. Siyasi olaraksa her iki tarafın itiraz edeceği konular var. AK Parti “Benim 15 bin oyumu kim çaldı?” diye sorar, CHP ise “Bitmiş seçimi neden tekrar ediyoruz?” diye mağduriyet söylemi geliştirir, diye düşünüyordum -ki böyle bir davranış sergilediler.
YENİDEN SAYMAK SEÇİMDEN İYİYDİ
CHP “Bir zarfta üç oy var, biri iptal oluyor, diğerleri iptal olmuyor, niye” diye soruyor. YSK kararını da gayrimeşru ilan ediyor. CHP hukukçuları da bu tezi tekrarlıyor. İmamoğlu’nun mağdur olduğu inancı da buradan besleniyor?
Evet, ama YSK sandıkların tamamının sayılmasına karar verdiğinde CHP, bazı ilçeler için şiddetle buna karşı çıktı ve YSK da sayımları durdurdu. Kanaatimce oyları yeniden saymak, yeni bir seçim yapmaktan daha kolay bir işti. CHP itiraz etmeseydi ve sandıklar yeniden sayılsa idi belki de olağanüstü itiraza da gerek kalmazdı.
CHP’NİN HIRÇINLIĞI GEÇMİŞTEKİ GİBİ
Kılıçdaroğlu YSK’ya ağır ithamlarda bulundu, hakimleri yuhalattı. Daha önce de Yüce Divan ve sokağa çıkamazlar tehdidi olmuştu. CHP neden bu kadar hırçın?
Bu tavır CHP için yeni değildir. Onlar Cumhuriyet’in ülke için değil, kendi çıkarları için kurulduğuna inandıklarından onların hilafına olan bütün gelişmeler düşmanlıkla karşılanır. Refah Partisi’nin kapatılması, HDP’li vekillerin Meclisten sürüklenerek çıkarılması, 367 kararı, başörtüsüne özgürlük getiren değişiklik için “400 el kaosa kalktı” hezeyanı, 28 Şubat sürecinde darbecilerle müttefik olmaları, 60 ihtilalini her zeminde savunmaları vs. CHP, kendi tezlerinden darbe dahil hiç geri adım atmadı ve özeleştiri yapmadı çünkü. Bu hadisede de böyle tutum takınmaları gayet normal.
YILDIRIM ÜÇ ŞEYE DİKKAT ETMELİ
23 Haziran’ı konuşalım. Yaşananlar ve beklentiler ışığında ne dersiniz, Binali Yıldırım için nasıl bir strateji ve kampanya daha doğrudur?
Seçim stratejisinde Yıldırım şunlara dikkat etmeli. Bir, AK Parti bugüne dek yaptığı hizmetleri kıymetlendirip halka anlatmalı. Nitekim İBB Meclisinde AK Parti grup başkan vekili Tevfik Göksu yapılanları mukayeseli şekilde ifade edene dek partinin olağanüstü faaliyetleri anlatılmazken; CHP gökdelen cenneti olan Beylikdüzü ilçesinden efsane oluşturma yoluna gidebildi. İki, İstanbul’da gençlerin teknoloji ve dünya ile buluşmaları önemli. Gençlere dönük mutlaka tatminkâr mesajlar verilmeli. Üç, İstanbul’daki dindar Kürt seçmen seçimin anahtarıdır. Siyasi dil kurulurken bütün seçimlerde AK Parti’ye yerelde oy veren HDP’li dindar seçmenin desteği tekrar sağlanmalı. Binali Bey bu seçmenin oyunu alacak tabiatta bir liderdir. Dört, kent yoksulluğu konusunda çerçevesi çizilmiş bir vizyon ortaya konulmalı. Beş, AK Parti’nin yerel hizmetleri seçim kazanmaya kafidir, genel seçim havası oluşturmaya ihtiyacı yok.
YILDIRIM SAHİCİ BİR KİŞİLİKTİR
İmamoğlu’nun mağdur edildiği söylemi karşı ittifak zemininde karşılık bulmuş gibi. Oyları çalınan Binali Yıldırım olmasına rağmen. Nasıl mümkün olabildi?
Kampanyanın ilk haftası CHP’nin tehdit kokan söylemiyle geçti. Tava tencere ve sanatçı taifesinin devreye girmesi, Gezi dahil birçok eski hikâyeyi canlandıracak. Toplumun zihninde sürekli varoşlardan oy almaya çalışan bir adaya tava-tencere tepkisinin belli semtlerden gelmesi CHP’nin oluşturmaya çalıştığı olumlu imaja katkı sunmaz. Binali Yıldırım sahici bir kişiliktir. Neler yapacağını halkla paylaştıkça İstanbullu ile iletişim imkânı olur. Özünde kent halkı daha iyi bir yaşam peşinde.
BİNALİ YILDIRIM DEVLET ADAMIDIR
Binali Bey YSK kararını beklerken konuşmadı, ortalarda görünmedi. İmamoğlu ise her fırsatı değerlendirdi kampanyasını sürdürdü?
Yıldırım başbakanlık yapmış, devlet erkini ve ağırlığını bilen bir siyasetçi. Böyle davranması oldukça isabetlidir. İşi hukukçulara bıraktı, sonucu takip etti. Artık tezlerini dillendirir. İstanbul halkı kendi hayatını kolaylaştıracak ismi İstanbul’un başına geçirecektir.
KÜRTLERİN TERCİHİ, SOSYAL BARIŞ İHTİYACI
İmralı’dan gelen açıklamayı seçime bağlayanlar var?
Türkiye’de Kürt meselesinin alelacele bir mesele gibi ele alınacağını sanmam. Üç seçimdir Güneydoğuda HDP’den AK Parti’ye oy kayması var. Bölge seçmeninin tutumu dikkatle izlenmeli. Kırk yıl sonra örgüte rağmen bölge halkı ülke bütünlüğünden yana. Halkın hendek olaylarından sonra iki talebi oldu. “Küresel devlet oyunlarını bırakın, bölgenin sorunlarına yönelin” ve “yüzünüzü Türkiye’ye dönün”. Bunları ne örgüt ne HDP karşılamadı. Avukat görüşmelerini seçimlerle ilişkili nitelendirmek doğru değil. Kürt meselesi ülke demokratikleşmesinin yansıması, kimlik meselesi olarak uzun vadede çözüme kavuşturulabilir. Mücadele edip terörü yendikten sonra sosyal barışa elbette ihtiyaç olur -ki devletin eli sosyal barış için daha güçlü gözüküyor.
AK PARTİ YENİ KADROLAR ÜRETMEYE ODAKLANMALI
Erdoğan 15 yılın ardından iki yıl önce metal yorgunluğu teşhisi koydu partiye. Hala uyarılar yapıyor. AK Parti kendi tarihi içinde hangi evrede?
AK Parti’de siyaseti bilen insanlar daha çok Refah Partililerdi. Partinin halk desteğini sürekli arkasında görmesi AK Parti’de yeni partililerin yetişmesi zeminini ortadan kaldırdı. Geçmiş dönemlerde her figür AK Parti’de en üst düzeyde yöneticilik yapabilirdi. Şimdi zor bir dönem. Ya kağıttan kaplanlarla gerçek siyasetçiler yer değiştirecek ya ilk zorlukta kağıttan kaplanlar kendiliğinden tasfiye olacak. AK Parti gibi kendi kadrolarını sürekli yenileyen partinin sürekli insan ve yönetici yetiştiren bir aygıta dönüşmesi lazım. Yetişmiş kadrolar yaşlandı. Yeni nesil siyasetin gerçek ve zor taraflarını bilmiyor. Bu durum AK Parti için hala ağır bir sorun fakat aşılamaz değil. Metal yorgunluk belediyeler kadar partinin bütününü ilgilendiriyor.
Ne yapmalı AK Parti?
AK Parti rasyonel bir parti, lideri de rasyonel. Meseleleri halkın önünde tartışan, halkı bilgilendiren bir parti. Bundan sonraki hayatını 12 Eylül öncesi partiler gibi sürdüremez. Başta ekonomi ve parti içi meseleler olmak kaydıyla Erdoğan danışmanlardan ve bilgi verenlerden bağımsız olarak doğrudan halkta oluşan endişeleri ve eleştirileri ele alarak partinin geleceğini yeniden şekillendirmelidir. Bugün siyasi meseleleri yoğun şekilde konuşan kamuoyu son kertede şu soruyu sormaktan kendini alamıyor ‘acaba Reis’in bu meseleden haberi var mı”… Çünkü bugüne dek haberi oldu ya da hissetti Erdoğan. Vatandaşlar da bunu biliyor ve bekliyor.
İKİYÜZLÜ BATIYI DAHA ÖNCE GÖRDÜK
Türkiye’yi, YSK’yı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zan altında bırakan ama İmamoğlu’nu yücelten çok sayıda açıklama yapıldı yurt dışından ve içinden. Açıklama yapan yerlerin darbeleri, 15 Temmuz’u, terör saldırılarını kınadığını hiç görmemiştik. Tedirgin olmalı mıyız?
Referandum seçimlerinde iptal yoktu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yoktu. Sadece seçim vardı. O iki seçimde Batılıların ne denli öfkeli ve düşmanca tutum içerisinde olduklarını hepimiz gördük. Galiba bu görüntülerini hatırlamayan kimse yok.
DSP ADAY GÖSTERİRSE VARLIK GÖSTERİR
Partiler ittifaklardaki yerlerini koruyor. DSP ve Saadet Partisi’nin kararı ise bekleniyor. Ne dersiniz?
Saadet Partisi seçmeni, eğer aday çıkarmazlarsa oyunu Binali Yıldırım’a verir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi anlamda oy Erdoğan’a gelmişti. Saadet Partisi aday koyarsa bu geçişi durdurmak içindir. DSP ise seçim öncesi parti olarak hatırlandı. Bir siyasi partinin varlığından Türk toplumu haberdar olur. Eğer DSP yönetiminin kurumsal kimlik oluşturmak gibi bir düşünceleri var ise kendileri seçime girip boy gösterebilirler.