Hayırlı olsun. CHP-MHP’nin çatı adaylarını, HDP’nin de eş-başkanını aday göstermelerinden sonra Ak Parti’nin cumhurbaşkanı adayını da sonunda resmen öğrendik: Tayyip Erdoğan...
Tabii bir şeyi daha: Partiler arasında siyaseti ve seçimleri gerçekten ciddiye alanın, yalnızca Ak Parti olduğunu da...
İlk kez halk tarafından seçilecek bir cumhurbaşkanlığı için bir partinin adayını halka tanıtması, dün Ak Parti tarafından düzenlenen görkemli toplantı gibi olabilir ancak: Partinin eski-yeni bütün milletvekilleri... Milletvekili olmayan genel merkez yöneticileri... İl ve ilçe parti teşkilâtlarından gelen üyeler... Davetliler... Gazeteciler...
Düzenine özen gösterilmiş, planlandığı gibi baştan sonra duygu yüklü geçen bir toplantı işte...
Adaylar içerisinde halkın en iyi tanıdığı aday, halka böyle tanıtıldı...
Herhalde diğer partilerin taraftarları, Ak Parti’nin cumhurbaşkanı adayını tanıtma toplantısını izlerken, içlerini çekmişlerdir...
Televizyonların görüşlerine başvurduğu siyasi gözlemcilerin toplantı sonrasında söyledikleri, tanığı oldukları ‘olay’ın etkisiyle, öncesinde söyledikleriyle farklılaşıverdi. Tayyip Erdoğan, bu tanıtım toplantısıyla, muhaliflerini bile ‘yenmeye en yakın aday’ın kendisi olduğuna ikna etmiştir.
Etkilenmemek elde değildi çünkü...
Adaylarını tanıtmak için sergiledikleri tatminden uzak kendi çabaları ile Ak Parti’nin tanıtım toplantısı arasındaki derin farklılığı görünce, CHP-MHP cephesi panik yaşamaya başlamışsa, doğaldır... Önümüzdeki 40 gün içerisinde kolay kapatılacak bir fark değil, daha ilk günden yaşanan...
Tayyip Erdoğan halkın seçeceği cumhurbaşkanının ‘devlet-millet buluşmasını sağlayacağı’ görüşünde ısrarlı. Bunun anlamı, seçilirse, Çankaya’nın sınırları içerisinde kalacak bir cumhurbaşkanlığına razı olmayacağıdır... Temsili bir cumhurbaşkanından ötesine niyetli; devletin günlük işleyişinde söz sahibi, hatta talimat sahibi olma kararında...
Kendisinden sonra partinin ve hükümetin farklı yönlere gidebileceği endişesi taşıyanlara bayağı güçlü teminatlar verdi: ‘Kürt sorunu’nun çözümü için girilen ‘barış süreci’ kesintisiz devam edecek... ‘Paralel yapı ile mücadele’ de öyle...
Mevcut anayasal çerçeve içerisinde bunu sağlayabileceğine gerçekten inanıyor olmalı...
Duygusal yönleri hayli yüklü, dini referansları zengin ve ‘dava’ vurgusu bayağı yoğun uzunca bir konuşmaydı yaptığı... Baştan sona dinlerken, sözlerinin yalnız millete dönük değil, —varsa— kendisini farklı bir konumda görmek isteyen yakın çevresinden kişilere de yönelik olduğu çok belliydi. Hatta zaman zaman “Acaba aday olmasam mı?” diye neden gel-gitler yaşadığının ve sonunda aday olmaya neden karar verdiğinin hissedilmesini istediğini dahi düşündürdü bazı vurguları...
Salondaki partililerin bu hissi aldığını biliyorum.
Ak Partililer için önemli ve eğer —herkesin beklediği üzere— liderlerini cumhurbaşkanı seçtirebilirlerse, pek çok bilinmezle dolu bir döneme girilecek...
Partilerinin siyasi hayatta ‘kalıcı’ olacağını ispatlamaları gerekecek bir döneme...
Tayyip Erdoğan liderlik özellikleri çok baskın bir siyaset adamı olarak partisini başarıdan başarıya koşturabildi; cumhurbaşkanı seçildiği taktirde müdahil olamayacağı ortamlarda aynı başarıyı sürdürebilmelerini sağlayacak formülü bulmak, Ak Parti’yi daha önce ANAP’ın ve DYP’nin başına gelenden farklı bir geleceğe taşımak artık partililere kalıyor.
Herhalde o formülü de bulacaklardır...