Başbakan Davutoğlu il başkanları toplantısında, seçim öncesindeki şayialara rağmen kimsenin itiraz etmediği demokratik bir seçim yapıldığını söyledi.
Yanılıyorsunuz sayın Başbakan...
Bu sükunet, seçimin kalitesinden kaynaklanmıyor.
HDP barajı aşamasaydı ve AK Parti tek başına iktidara gelseydi...
Sizce durum yine böyle sakin mi olurdu?..
Kesinlikle hayır...
O durumda şimdi Türkiye, “plakasız araçların taşıdığı oy torbalarını, kedilerin, kargaların girdiği trafoları, çöplerden çıkan kullanılmış oyları, 11 iken 111 veya 1111 yapılan AK Parti oylarını, yandaş YSK”yı konuşuyor olacaktı.
Nerede o ‘oy’uncular?
Aslında hiç de adil bir seçim yaşanmadı.
Bütün kumpaslar, şer ittifakları bir kenara Türkiye, doğu ve güneydoğu illerinde siyasi tarihinin en çirkin seçimine sahne oldu.
Sandık başında fazla darp ve şiddet olayı yaşanmaması kimseyi yanıltmasın. Zira, sandıkların başına HDP’nin “gönüllü müşahitler”i dışında kimse gidemedi ki... Kendileri çalıp kendileri oynadı.
Tehditlere aldırmayarak sandık başına giden öğretmenin başına gelenleri STAR’dan okudunuz.
Nice rakiplerin, HDP’nin barajı aşması için dua ettiğini biliyor muydunuz?
Şimdi...
Daha aylar öncesinden seçimler hakkında senaryolar üreten, “AK Parti seçim yolsuzluğu yaparak HDP’nin barajı aşmasını engelleyecek” diye dünyayı ayağa kaldıran, Doğan medyasının yoğun desteği ile bütün milleti sandık başına çağıran o “oy”uncular acaba bu “irade katliamları”nın hiçbirini duymadı mı?
Onların elbette öyle bir derdi yoktu.
Onlar, bu söylemleri bir argüman olarak kullanıyordu ve gerek kalmayınca da tıpkı o “çöpten buldukları”(!) oy pusulaları gibi çöpe attılar.
Ama bunlar beni hiç şaşırtmıyor.
Beni asıl şaşırtan, meydanların hep bu sahtekarlara bırakılması, karşılarında hep savunmada kalınmasıdır.
Onlar şimdi yeni projeler peşinde
Seçimde HDP’nin barajı aşmasını sağlayan “torba koalisyon” artık ikinci aşamaya geçti.
Şimdi sıra “yüzde 13’ün, yüzde 41’den daha güçlü olduğunu” göstermeye geldi...
İş dünyası başta olmak üzere herkes 12 yıllık yönetim tecrübesinin devrede olması için AK Parti’nin içinde bulunduğu bir koalisyon arzu ederken, sadece AK Parti düşmanlığı üzerine plan kuranlar yine “Ülke ne olursa olsun yeter ki AK Parti’nin içinde olmadığı bir koalisyon kurulsun” peşinde.
Bu da MHP ve HDP ortaklığı demektir ki, MHP açısından açık bir harakiridir.
Gerçi böyle bir ortaklığı bütün MHP’liler net biçimde reddetti. Ama bu şer cephesi, siyaset dışı yöntemler bile deneyerek bu ittifakı zorlayabilir ki, hiç şahit olmadığımız şeyler değil...
Bu olmazsa yine AK Parti’siz azınlık denemeleri sahnelenecek. Bu tür modeller ülke için bir felaketmiş kimin umurunda? CHP’nin genel başkanı“başbakan” olma uğruna her türlü “formül”e hazır.
Yeter ki Kılıçdaroğlu’na görev verilsin.
Ne var ki Davutoğlu görevi iade etse bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na görev vermeyip erken seçim kararı alacağı “endişesi” yaşıyorlar.
CHP ortaklığı milleti kızdırır...
Öte yandan AK Parti-CHP koalisyonu da “B Planı” babından sürekli telaffuz ediliyor. İşin ilginç yanı AK Parti’de de bu fikri destekleyenler olduğu söyleniyor.
Teorik olarak, farklı yelpazelerdeki iki büyük partinin kuracağı böyle bir koalisyon ideal çözüm gibi görünebilir. Ama söz konusu “ortak” CHP ise durum değişir.
Böyle bir ortaklıktan AK Parti’nin göreceği zarar, MHP’nin, HDP ortaklığından alacağı yaradan az değildir.
AK Parti toplumun, öz değerlerine düşman olan bu partiyi hükümete taşırsa, belki o sesi çok çıkan “organizatör”lerden övgü alabilir ama asıl dayanağı olan milleti küstürür.
Çünkü bu millet, “Halk Partisi”ni iyi bilir...