Yaşanan gelişmeler, Anayasa Uzlaşma ve Yazım Komisyonu’nun kompozisyonu bende ve başkalarında sivil ve düzgün bir anayasanın yapılması ihtimalinin azaldığı kanısını uyandırıyor.
Bu TBMM sivil ve düzgün bir anayasa yapamaz ise siyasetin, siyasetçinin büyük bir itibar kaybına uğraması ihtimali de çok yüksek olduğu için sonuçta, muhtemelen, sivil yani askerin değil, TBMM’nin yaptığı bir anayasa ortaya çıkacak ama bu anayasa Türkiye’nin 21. Yüzyılda karşılaşacağı sorunları çözmekten uzak, Kenan Paşa Anayasasının tüm olumsuz maddelerinin ruhunu, hatta lafzını büyük ölçüde içeren, koruyan bir anayasa olacak.
Bu Anayasa Uzlaşma ve Yazım Komisyonu’ndan Anayasanın dibacesi, 66, 117, 118, vs. gibi maddelerde radikal ama gerekli, hatta şart değişiklikler bekleyemiyorum.
Beni karamsarlığa sevkeden bu süreçte CHP’nin olumlu hamlesi, AK Parti’nin de bu hamleyi zerafetle karşılaması çok olumlu ve yeni bir sürece işaret edebilir.
Yeni, sivil ve anlamlı bir anayasa yapamayacak isek, bazı konularda MHP’nin, başka konularda CHP’nin engellemeleri aşılamayacak ise, en azından iki parti, AK Parti ve CHP ÜÇ MADDE için anlaşabilir ve bu değişiklikler hemen, evet hemen, yeni bir anayasayı beklemeden gerçekleşebilir ise, demokrasi, sivil-asker ilişkileri ve kürt meselesinde önemli bir adım atılmış, yeni bir anayasa yapımına da ışık tutulmuş olur.
Somut olarak üç madde değişikliği önerim var.
Birinci önerim 66. Maddede değişiklik yapmak, vatandaşlık sıfatı olarak türk kelimesi yerine başka formüller, mesela Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi bir tanım aramak değil; 66. Madde Anayasadan tümüyle çıkarılsın, her yurttaş zaten tanım gereği Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, bir tekrarlamaya, malumu ilan etmeye gerek yok, Anayasa, vatandaşı ya da türkü tanımlamasın, her vatandaş da özel alanda kendini ister türk, ister kürt, ister başka bir etnik aidiyetle tanımlasın, devlet de bu tanımlamaya karışmasın, zaten çok anlamsız, gereksiz, vatandaşlık kazanımı gibi konular da yasayla düzenlensin.
Vatandaş sıfatı olarak, resmi/anayasal düzeyde türk sıfatı muhafaza edildiği sürece (Anayasa 66) kürt meselesinde mesafe almak mümkün değil; bu değişiklik önerim bile kürt meselesinde mesafe almak için gerekli ama yeterli olmayan bir koşul.
İkinci önerim, hemen, mümkünse bu hafta, Anayasa 117’de değişiklik yaparak Genelkurmay’ı MSB’ye (Milli Savunma Bakanlığı) bağlamak; mevcut statü, Genelkurmay’ın muallak taşıgibi havada durması, Başbakan’a bile bağlı olmaması demokrasi ve hukuk devleti açılarından çok ayıp, kabul edilemez bir durum.
Böylece MSB’de nihayet ne işe yaradığı belirgin bir bakanlığa dönüşür.
Geçtiğimiz günlerde, Silivri’den, Genelkurmay eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ, “Devleti Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ben beraber yönettik” diye buyurmuş; bendeniz, DEVLET YÖNETİMİ KARAR SÜREÇLERİNDE memurların da bulunduğunu bilmiyor idim, böylece yeni bir şey de öğrendim, bu yönetim süreçlerinde TBMM, bakanlar nerede bunu anlayamadım doğrusu.
Başbuğ’un bu ilginç (!), idare hukukuna katkı niteliğindeki açıklamasına gereken yerlerden yanıt gelmemesini de yadırgadığımı geçerken ifade etmek durumundayım.
Anayasa 117’de bu doğrultuda bir değişiklik yapılmadığı müddetçe Türkiye normalleşme sürecinin, yeni Türkiye görüntüsünün çok uzağında kalır, bunu unutmayalım.
Üçüncü, son ama benim en çok önemsediğim önerim de İspanya Anayasası’nın onuncu maddesini aynen yeni bir madde olarak Anayasamıza koymak.
Bu konuyu daha önce de yazdım, yine merak eden olursa tekrar tekrar yazmaktan sıkılmam.
Bu üç değişikliği AK Parti-CHP hemen yapsın, yeni bir anayasa yapımını daha bir sükunetle izleyebiliriz böylece.
Kimse, lütfen “yeni bir anayasa yazılırken bu da nereden çıktı demesin” zira yeni ve anlamlı bir anayasanın yazıldığı falan pek yok galiba. twitter.com/KarakasEser