Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan Büyükşehir Belediye Başkanlarını toplantıya davet etti. Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanının belediye başkanlarıyla bir araya gelmesi son derece doğal ve hatta merkez-yerel yönetim uyumu açısından gerekli bir durum.
Artık şehirlerin topyekûn kalkınmasından bahsediyorsak, tüm yönetim kademelerinin, özel sektörün ve sivil toplumun işbirliği ve dayanışma içinde olması gerekiyor. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı elbette uyum ve işbirliğine önem atfedecektir.
Türkiye’deki 30 büyükşehir belediye başkanının 11’i CHP’li. CHP son seçimde Adana, Antalya, Ankara, Aydın, Eskişehir, Hatay, İstanbul, İzmir, Mersin, Muğla, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazandı.
MHP Manisa ile 1 büyükşehir belediye başkanlığına sahip.
HDP’li adayların seçimi kazandığı Diyarbakır, Van ve Mardin’de bugün kayyum yönetimleri var.
AK Parti ise büyükşehir belediye başkanlıklarının yarısını yani 15’ini kazandı. Bu şehirler; Balıkesir, Bursa, Denizli, Erzurum, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Samsun, Sakarya, Ordu, Şanlıurfa ve Trabzon…
AK Parti bazı büyükşehirlerde başkanlığı kaybetse de Meclis çoğunluğuna sahip durumda. Özellikle İstanbul ve Ankara bu açıdan önem arzediyor.
Neticede AK Parti büyükşehirlerin yüzde 50’sini kazanmış olmasına rağmen İstanbul, Ankara ve Antalya’yı kaybetmiş oldu.
Meclis’te çoğunluğa sahip olsa da belediye başkanlığı açısından baktığımızda bazı il ve ilçelerde seçmenin AK Parti’ye ‘muhalefet rolü’ verdiğini görüyoruz.
Seçmen siyasetçilere/partilere bazen iktidar rolü verir, bazen muhalefet rolü verir ve sonrasında izlemeye başlar. İktidar olmak bir sınav olduğu gibi muhalefet olmak da bir sınavdır. İktidar sınavını geçmek kadar, muhalefet sınavını geçmek de önemlidir.
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi seçim sonuçlarına bakıp seçmene kızmak yerine kendimize bakmak, seçmenin mesajını anlamaya çalışmak en doğru yoldur.
Özellikle İstanbul belediyesindeki işten çıkarmalara ve belediye önündeki eylemlere yönelik AK Parti’nin nasıl bir muhalefet rolü oynayacağı üzerine yorumlar yapılıyor. Kimilerine göre AK Parti kurulduktan kısa bir süre sonra iktidar oldu, muhalefet yapmayı yeterince bilmiyor veya beceremez. Ben bu görüşe katılmıyorum.
Evet AK Parti uzun zamandır iktidar partisidir, ama iktidar olmanın da, muhalefet olmanın da nasıl bir misyon olduğunu, bir bütün olarak siyasetin millete hizmet anlayışıyla nasıl yapılması gerektiğini bilen bir parti.
Hep söylediğimiz bir şey var: AK Parti iktidardayken (kendisine takınılan sistemik tavır sebebiyle ve sistemi demokratikleştirme amacıyla) muhalefet gibi hareket etmiş, muhalefetin enerji ve dinamizmini iktidar olarak üzerinde taşımış, sürekli değişim iradesiyle hareket etmiştir. AK Parti iktidar olmasına rağmen ‘protest karakterini’ hiç elden bırakmamıştır.
AK Parti vesayetçi odaklara karşı muhalefet etmiştir.
AK Parti statükocu sisteme muhalefet etmiştir.
AK Parti bürokratik oligarşiye muhalefet etmiştir.
AK Parti egemen yapılara, küresel güçlere muhalefet etmiştir.
AK Parti “iktidar olur ama muktedir olamaz” diyenlere karşı, sessiz devrimler gerçekleştirerek sistemi dönüştürmüştür.
Siyaset baronları, İstanbul dukalığı, ekonomik/kültürel seçkinler, bürokratik elitler, medya hegemonları AK Parti’yi muhalif olarak görerek karşı hamleler yaptıkça AK Parti toplumsal muhalefetin temsilcisi olarak tüm bu yapılara karşı büyük bir mücadele sergilemiştir.
Bu yüzden AK Parti’yi egemen/statükocu bir güç olarak görmek yanıltıcı olur. AK Parti uzun yıllardır iktidardır ama milletin iktidarını koruyabilmesi büyük bir mücadele ve direniş ruhuyla gerçekleşmiştir.
AK Parti belediye başkanlıklarını kazanamadığı yerlerde yapıcı ama milletin menfaatlerini koruma noktasında son derece dinamik ve sarsıcı bir muhalefet tarzı sergileyecektir.
AK Parti teşkilatları bu dinamizme, enerjiye ve donanıma sahiptir.