Bu, son zamanlarda Ankara kulislerinde yüksek sesle dillendirilen bir mevzu. Riskli bir soru ama ne kadar gerçekçi?
2002'den beri bütün seçimleri kazanan ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini de kurmuş bir parti için hangi ilden, hangi büyükşehirden geri çekilmesi bekleniyor, öyle mi?.. Aday göstermemenin, siyasetten vazgeçme anlamındaki içeriğinden hiç söz etmeden, AK Parti kendi ardındaki bu güçlü toplum desteğini niçin heba etsin ki... Üstelik haklar ve hürriyetler bağlamında çok ciddi bir mücadele hikayesi de varken, AK Parti bu ışıltısından niye vazgeçsin?
AK Parti, bütün illerde var olan bir siyasi temsil gücüne sahip, tüm illerin kahir ekseriyetinde birinci parti, küçük bir kısmındaysa ikinci parti... Bu koşullarda mı çekilecek aday göstermekten... Birkaç ilde aday göstermedi diyelim, Türkiye genelinde oluşacak oy kaybını nasıl açıklayacak kendine, seçmenine...
Siyasi partiler niçin vardır?
Bir fikri zemine ve yönetim tasavvuruna sahip, yönetimin projelerine ve sürdürülebilirliğine dair sağlam iradesi olan yapılardır siyasi partiler. Her birinin kendine has duruşu, fikriyatı ve kadroları vardır. Benzeşseler bile, birbirlerinin aynısı değillerdir. Bu durum ittifaklar söz konusu olduğunda da böyledir. Yani ittifaktan önce nasıl ki herkes kendisiyse, ittifak sırasında ve sonrasında da herkes kendisidir... Aksi takdirde ittifak değil iltihak söz konusu olur. İkiliğin siyaseten ortadan kalkmasıdır bu. Ama ‘Türk Sağı’nı temsil eden iki partinin herhalde birbirlerine ilhak olmaya ihtiyaçları da yoktur.
Cumhur İttifakı son seçimlerde de göstermiştir ki her iki parti için kazanım olmuştur. Bundan çıkartılacak dersler ibretler vardır. Ama bu durum fiziksel bir gayeye ilişkindir: Seçimleri kazanmak... Yoksa ne AK Parti'yi MHP'leştirecek ne de MHP'yi AK Partileştirecek kimyasal bir dönüşüm değildir söz konusu olan...
Dolayısıyla ittifaklar, yapısal değildir, fonkiyoneldir. AK Parti Genel Başkan Vekili Prof. Numan Kurtulmuş’un ‘ittifakların stratejik değil taktiksel durumlar olduğu’nu söylemesi, sadece AK Parti lehine bir durum değildir dolayısıyla. Kurtulmuş'un bu sözleri, MHP'ye de MHP olarak duruşunun önem ve fırsatını ifade ediyor.
Siyaset, temsil ve ahlak
Siyasetname geleneğimizde, yöneticilerde aranan özellikler aynı zamanda fazilet sahibi insanı tarif eder. O, insan-ı kamildir... Ve siyaset de yönetim sanatı. Her şeyi yerli yerine koyan amelelere, “Siyasetle taşıdınız, aferin” diyen eski zaman bezirganlarından, rahvan koşacak en seçme atlarını ustalıkla terbiye eden seyislere kadar, bizde siyaset hayatın içindeki ehliyet ve maharettir.
Son yüzyıl, siyasetin sadece idare değil temsil anlamının dahaca öne çıktığı bir dönem olarak, geleneksel anlamda Allah'a verilecek hesabın yanı sıra, kul hakkının veya vatandaşlara verilecek hesabın çarpıcı bir şekilde hakim olduğu bir süreçler mimarisi doğurmuştur... Toplumsal sözleşmeye dair esasların giderek kuvvetlenmesiyle siyaset giderek ahlak felsefesi içkinliğinden sıyrılarak, çıkarların ve menfaatlerin (bireysel ve kamusal manada) planlandığı profesyonel bir nosyon kazanmıştır...
Menfaat ve hizmet yönetiminin yanı sıra, siyasete insani öz olarak bakan yaklaşımı yeniden istiyoruz...