Doğru, seçim bildirgemizde çözüm süreci diye bir üst başlık yok ama seçim bildirgemizin bütünü zaten çözüm süreciyle alakalı.
Tabii okumasını bilenler için.
Çözüm süreci denildiğinde hala akla “Kürt meselesi”ni getirenler bu konu başlığı altında bir şey bulamadıklarında başlıyorlar tezvirata.
Çözüm süreci, demokratikleşme sürecidir
Oysa onlar da biliyorlar ki çözüm süreci bir bütün olarak demokratikleşme sürecidir.
AK Parti iktidara geldiği günden bu yana demokrasiyi derinleştirmek için devrimci hamleler yapan bir partidir.
“Kürt meselesi”ni var eden ret, inkar ve asimilasyon anlayışına dayalı devlet paradigmasını tarihe uğurlamak gibi mesela...
CHP varsın kendisinin var ettiği “Kürt meselesi”ni çözme vaadinde bulunsun.
CHP bu konuda sahiden samimi olduğunu göstermek istiyorsa öncelikle ve önemlilikle bu sorunu var eden parti olarak özeleştiride bulunarak işe başlamalıdır. Bunu yapmıyorsa kandırmaca siyaseti izliyor demektir.
Hem “Kürt kimliği”ni inkar eden bir devlet aklının kurucusu olacaksınız, hem Kürt katliamcısı bir parti olarak tarihe geçeceksiniz, hem de kalkıp hiçbir özür ve özeleştiride bulunmadan bu sorunu çözeceğinizi iddia ederek oy avcılığına soyunacaksınız, e pes vallahi!
HDP sanki CHP’den farklı da...
Hoş, HDP’nin de CHP’den geri kalır yanı yok. İşin gerçeği şu: HDP Kürtlerin CHP’sidir. HDP’nin ideolojisi tıpkı CHP’nin ideolojisi gibi Baasçıdır... O yüzdendir ki HDP, Kürt inkarı ve katliamı dolayısıyla tarihe geçen CHP ile her türlü işbirliğine her zaman açık olmuştur.
7 Haziran seçimleri öncesinde bu işbirliği yoklandı, ama nedense olmadı. Şimdi 7 Haziran sonrası koalisyon için senaryoları yapılıyor.
CHP “Makbul Türk” yaratmak için tektipçiliği savunup faşizmi dayatırken HDP ise “Makbul Kürt” yaratmak için CHP dönemini aratmayacak bir faşizmin temsilciliğini yapıyor.
PKK/HDP demek, demokrasi yoksunluğu demek
PKK/HDP nerede iktidarda ise orada farklı düşünen Kürtlerin yaşam hakkı yoktur. Orada dibine kadar faşizm vardır. Mesut Barzani’nin PKK’nın Türk asıllı yöneticisi Duran Kalkan’a dediği gibi, nerede PKK iktidara gelmişse orada özgürlüklerin sonu gelmiştir. İşte Kobani/Rojava bunun örneği... Silahlarıyla Rojava’ya çöken PKK kendinden farklı düşünen Kürtleri sürgüne yollamış, gözaltına almış, tutuklamış ve faili belli cinayetlerle ortadan kaldırmıştır. Türkiye’de de PKK/HDP canibinin bir biçimde kontrolü altında olan her yerde dibine kadar baskı rejimi vardır.
Oralarda HDP’nin dışında bir başka partinin siyaset yapma özgürlüğü bile yoktur. Kürtlerin özgürce sandık başına gitme hakları bile ellerinden alınmıştır. “Tek Parti-Tek Örgüt” anlayışına dayalı korkunç bir faşizm ve diktatörlük düzeni inşa eden PKK/HDP canibinin AK Parti’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a “diktatörlük” üzerinden yönelttiği suçlamalar ise gülünç ötesidir. Sadece Güneydoğu’da değil İstanbul, Adana ve Mersin gibi şehirlerde bile Kürtleri silah zoruyla tehdit ederek baskılamaya ve oy devşirmeye kalkışan bir HDP ‘nin “demokrasi”den söz etmesi ironiyi aşan bir olgu...
HDP’nin CHP sevgisi
Kürtlerin en yoğun baskılandığı dönemlerden biri de 1990’lı yıllardır. Zulmün ve baskının en yoğun olduğu o dönemlerde SHP (CHP)-DYP iktidarı vardır. Şimdi CHP kalkıyor, seçim bildirgesinde bu sorunu çözeceğini söylüyor. Ama hiçbir özür beyanında bulunmadan...
Ne hikmetse HDP, CHP’ye güvendiğini açıklıyor. Kürtlerin HDP üzerinden nasıl bir yere sürüklenmek istendiği ortada.
Çelişkiye bakınız ki “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” tanımına, “AK Parti vaat ettiği yeni anayasadan Türklüğü çıkartıyor!” biçiminde tepki koyan paralel yapının ve Doğan grubunun medya organları ne hikmetse HDP’yi desteklemeye devam ediyor. HDP’nin kimler tarafından kullanıldığını umarım bu ülkenin Kürtleri artık anlar.
İşte AK Parti’nin vaadi
AK Parti’nin vaadi açıktır:
PKK halkın ve demokratik siyasetin gücüne güveniyorsa silahlarını bırakıp gelsin, kendi talepleri üzerinden siyaset yapsın. Demokratik siyasetin önündeki bütün engeller kaldırılacaktır. Yeni Türkiye’de herkes “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” üst kimliğinde eşit hak ve özgürlüklere sahip olacaktır. AK Parti’nin seçim bildirgesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” ile “Eşit Vatandaşlık” bahsini okuyanlar çözümün doğru adresini bulurlar. Bu ülkenin Türklerine de Kürtlerine de kazandıracak bu çözümün mimarı bir partiye HDP’nin tıpkı CHP gibi düşmanlık beslemesi gösteriyor ki HDP’ye verilecek her oy, en başta Kürtlerin geleceğine ve çözüm sürecine döşenen
bir mayın anlamına geliyor. HDP’nin “Kürt Partisi” olduğunu söyleyenler de yanılıyorlar, “Türkiye Partisi” olduğunu söyleyenler de...
HDP mevcut siyasetiyle hem Kürtlere, hem de Türkiye’ye zarar veren bir planın figüranı olarak karşımızda duruyor sadece.