Siyaset takip eden, yazıp çizen gazetecilerin bir kısmı büyük yanılgı içinde ve onları okuyup dinleyenleri de bilerek/bilmeyerek bir şekilde yanıltıyorlar.
"AK Parti artık sahada değil", "muhalefet halka temas ediyor, iktidara fark attı" diye yazabiliyorlar.
Neye dayanarak?
Belirsiz.
Tamamen öznel, kısıtlı, verisiz bir değerlendirme. Bu gibi durumlarda gösterilen bir kaynak vardır ama anmaya gerek yoktur.
Bu arkadaşların tezleri muhalefetin sahada daha çok göründüğü tespitine dayanıyor.
Olabilir.
Doğru da olabilir.
Lakin bundan hareketle "AK Parti daha az sahada" demek hem kolaycılık hem yanlış çıkarım. Üstelik ilk önermenin doğruluğunu sorgulatacak türden bir yanlış çıkarım.
Böyle bir kıyaslamayı oturdukları yerden ezbere yapmaları ise ya tembellikten ya körlükten.
Zira AK Parti kadar sahada olan ikinci bir parti yok.
Tarihi manada da yok, güncel olarak da yok.
Üstelik 20 yıldır sahadan hiç çekilmeden, halkın arasından çıkmadan, 11 milyon aktif üyesiyle halkın ta kendisi olarak çalışan tek parti AK Parti.
Zaferle sonuçlanan seçimlerin ardından bile hemen yeniden sahaya çıkmayı gelenek haline getirmiş bir parti.
Sadece AK Parti Kadın Kollarının üye sayısı bile 6 milyona ulaşmış vaziyette.
Mart ayında yapılan Kadın Kolları Kongresinden bu yana gidilmedik il, ilçe, köy bırakmadıklarına bizzat şahidim.
Genel Merkez, Kadın Kolları, Gençlik Kolları, il örgütleri müthiş bir organizasyon başarısı ve yüksek enerjiyle sürekli araziye çıkıyor. Halkın nabzını tutuyor.
İki yönlü bir iletişim aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya sağlanmasa, partinin damarlarında oksijen miktarı bu kadar yüksek olmasa AK Parti bu kadar uzun süre canlı kalamazdı, iktidarda kalamazdı, Türkiye'ye çağ atlatamazdı.
AK Parti'nin ilk yirmi yılı böyle geçti. Devam eden yirmi yılda neden aksi olsun?
AK Parti Kadın Kolları mesela. "Kadının emeği, Türkiye'nin Geleceği" ve "Nerede Kalmıştık" adında iki büyük projeyle arazide mekik dokuyor.
İlkinde amaç kadın girişimcileri desteklemek, kendi işini kuracak olanlara devletin verdiği hibe ve destekleri tanıtmak, yaygınlaştırmak. Ama en önemlisi "acaba yapabilir miyim" diye tereddüde düşenleri cesaretlendirmek. "Yaparsın, hadi" demek.
Diğerinde ise amaç eğitimleri yarıda kalmış kadınları okula yani hayallerine döndürmek ve güçlendirmek.
Öte yandan il örgütleri zaten her an sahada. Sokak sokak, ev ev halkın arasında.
Canımız ciğerimiz ormanlarımız yandığında da, Karadeniz illeri görülmedik bir sel ve heyelanla ıslandığında da afet bölgesine ilk giden parti teşkilatıydı AK Parti. Hatta öyle bir yoğunlukla oradaydılar ki ihtiyaçların karşılanması, kimsenin yalnız ve çaresiz hissetmemesi için haftalarca birer kardeş oldular onlara.
AK Parti milletvekillerinin keza aynı hafta içinde en az iki-üç ilde olduklarını, Ankara'da Meclis çalışmalarını tamamladıktan sonra her hafta sonu mutlaka seçildikleri illerde sahada halkla buluştuklarını ayrıca not düşmek gerek.
Vatandaş ekonomi, eğitim, istihdam herhangi bir konuda ne şikayeti-talebi varsa doğrudan AK Parti'ye söylüyor. Çareyi hala orada görüyor. "Yaparsa yine AK Parti yapar" diyor.
Bakanların, parti yöneticilerinin performansları ise haber konusu zaten, ayrıca aktarmaya gerek yok.
Buna rağmen muhalefetin saha performansını aktaran arkadaşların heyecanını da anlamak lazım.
Sonuçta muhalefet AK Parti'ye öykünerek de olsa, fondaş medya ordusunun abartmasıyla da olsa gerçek manada ilk kez sahada.
Ama o bile öyle sınırlı ki! Azlığı hiç yoka fark attığından bir şekilde görünür oluyor.
Baksanıza ülkenin ikinci büyük ve en yaşlı partisi CHP bile 1 milyon 250 bin civarı üye kaydedebilmiş kendine. İyi Parti 370 bin bile değil. Deva Partisi 30 bin, Gelecek Partisi 27 bin civarı...
Muhalefetten liderler, liderin yerine göz dikenler varlıklarını ispat edebilmek için mecburen çıkıyorlar yurt gezisine. Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu "dolaşıyorum, o halde varım" diyor bir nevi.
Yine bir "Türkiye için küçük, muhalefet için devasa gelişme" daha.
Buna da şükür tabii.
AK Parti'ye teşekkür etmeliler.
İktidar olmak için başka başkentlerden icazet, yabancı istihbaratlardan kaos, küresel sermayeden operasyon, terör örgütlerinden saldırı, FETÖ türü sofistike terör yapılanmalarından darbe beklemek yerine halkı ikna etmek gerektiğini anladılarsa eğer nihayet, ne ala!