Aklı başında herkes “Muhalefet de elini taşın altına koymalı” diyor ‘çözüm süreci’nden ne zaman söz açılsa; işi “Muhalefet olmazsa kötü” demeye kadar götürenler de var. Özellikle de gönlü muhalefet partilerinden yana olup ‘çözüm süreci’ne destek verenler...
Başbakan Tayyip Erdoğan da, eline ne zaman mikrofon geçirirse, sözü mutlaka muhalefetin sürece yan bakmasına getirip destek çıkmamalarını şiddetle eleştiriyor... Etkili de oluyor... CHP sözcüleri, daha çok da Kemal Kılıçdaroğlu, “Neyi destekleyeceğiz, ‘süreç’ denilenin neleri içerdiğini bilmiyoruz ki...” savunması ardına sığındıkça, Başbakan Erdoğan keyifle üzerlerine gidiyor...
CHP’nin işi her geçen gün biraz daha zorlaşıyor...
Destek daveti yapmasına rağmen, Başbakan Erdoğan, muhalefet partilerinin ‘çözüm süreci’ içerisinde yer almasını gerçekten istiyor mu acaba? CHP ve MHP de, sürece olumlu yaklaşan sempatizanlarının arzuları istikametinde davranmaya başlar ve gelişmelerde olumlu bir tavır takınırsa, Ak Parti bundan mutlu olur mu?
Soru size ters gelebilir, ama gelmesin...
‘Kürt sorunu’ gibi ülkemizin önünü kesen ‘terör’ ile de bağlantılı bir dertten kurtulmak için girilen süreçte, bütün görüşlerin ve eğilimlerin yer alması elbette istenir. Terör bitiyor, barış geliyor, demokrasinin kanalları genişliyor diye milliyetçilerin veya sosyal demokratların karalar bağlaması beklenmez. Milliyetçi kendine özgü sebepler bulabilir destek için, sosyal demokrat daha başka sebeplerle süreci destekleyebilir...
İngiltere’de sonunda ‘barış’ getiren süreci Muhafazakâr Parti başlatmıştı, sona erdirmek rakibi İşçi Partisi’ne nasip oldu. İşçi Partisi lideri Tony Blair selefi muhafazakâr John Major’dan aldığı süreci onun bıraktığı yerden ileriye doğru taşıdı.
Bizde politika İngiltere’de olduğundan farklı bir zeminde yapılıyor. ‘Birlikte kazanma’ alışkanlığımız yok; birinin açtığı yol ‘iyi’ bile olsa, öteki partiler ona ‘kötü’ demek zorunda. Şimdiye kadar birden fazla partinin el vermesiyle sonuçlandırılan pek az girişimle karşılaşıldıysa bundandır...
Ne demek istediğimi daha iyi görmek için ‘âkil insanlar heyeti’ne bakmak yeterli. Benim de üyesi olduğum ‘Ege Heyeti’ içerisinde siyasi hayatta veya ona yakın durmuş insanlar var: Biri, CHP’den milletvekili ve bakan olmuş, diğeri sosyalist listeden milletvekilliğine adaylığını koymuş, bir başkası hep sosyal demokrat çizgide yer almış, biri milliyetçi bilinen...
Onlar çözüm için kollarını sıvadıkları halde, yakınlık duydukları partiler, taraftarlarına, “Göz açtırmayın, protesto edin” talimatı verebiliyor...
Tek tek bağlıları, hiç değilse aklı başında olanları, ‘çözüm olsun’ istiyor, partiler ‘çözüm olmasın’ diye kendilerini parçalıyor...
Politik geleneklerimiz arasında ‘birlikte kazanma’ alışkanlığı olmadığı için...
Acaba Ak Parti’de durum farklı mı? Başlattığı ve sonuç alabileceğini öngörebildiği ‘çözüm süreci’ devam ederken politik rakiplerinin başarıdan pay almasını getirecek bir tavra bürünmelerini mi ister Ak Parti, yoksa destek vermemelerini sürekli başlarına kakabileceği yanlış tavırlarında ısrar etmelerini mi?
Hangisini ister dersiniz?
Ben de sizler gibi düşünüyorum.