AK Parti’nin yeni genel başkanını, dolayısıyla Türkiye’nin yeni başbakanını seçtiği 2. olağanüstü kongresi “kutlu yürüyüşe devam” sloganı üzerine kurulmuştu. Lakin bu rutin bir devir teslim kongresi değil “iman tazeleme” kongresiydi.
AK Parti yönetimi, teşkilatı ve tabanıyla tek liderinin Erdoğan olduğunu dün yüksek sesle dile getirdi: “AK Parti’nin lideri Erdoğan’dır. Erdoğan bu partinin sadece kurucusu ve efsanevi başbakanı -yani geride kalmış bir ismi- değil hâlihazırda lideridir”.
Bu siyasi bir ilandır. AK Parti bu ilanla fiili durumu biraz daha berraklaştırdı, somutlaştırdı ve başkanlık sistemi ya da partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için kendi kendini bir kez daha görevlendirdi.
Öte yandan Ahmet Davutoğlu’nu güzel uğurlamak konusunda herkes çok hassastı. Ayağa kalkıldı, alkışlandı, helalleşildi. Davutoğlu da üzerinde epey çalışıldığı anlaşılan, uzun ve büklümlü cümleler, çift anlamlar ve şeddeli vurgularla dolu konuşmasında veda-vefa, fena-beka, onur-hukuk gibi kavram öbekleriyle veda etti. Konuşma genel başkanlık koltuğunu devretmesiyle neticelenen 20 ay 20 günün kendisi açısından bir değerlendirilmesiydi. Ya da AK Parti ile Ahmet Hoca arasındaki ayrışma noktalarının bir nüvesi. Yeni AK Parti Genel Başkanı Binali Yıldırım ise tek cümle ile hem olanı hem olacak olanı özetledi: “Söz üstüne söz değil taş üstüne taş koyma zamanı.”
50 kişilik MKYK’da
47 üyenin tasarrufuyla başlayan genel başkan değişimi dün itibariyle 1405 AK Parti delegesinin oyuyla neticelenmiş oldu.