Eylül insanlara hayatın geçici olduğunu hatırlatmada en etkili aydır. Yaz ile kış arasında yer alır, günlerin kısaldığı bir döneme denk gelir ve düşen yapraklar her faniye ömründen eksilen bölümü düşündürür...
Bilgisayarın başına oturmuş, Ak Parti’nin ‘tarihi’ olacağına inanılan kongresi üzerine düşüncelerimi toparlamaya çalışırken, ben de, kendi hayat serüvenim içerisinde en uzun süreli ‘tek iktidar’ gerçeğini teşkil eden Ak Partili yılları gözden geçirmiş oluyorum. Hüzün ayı Eylül’ün etkisi altında...
Hiç kuşkusuz, yarınki kongreyi ‘tarihi’ yapan, Tayyip Erdoğan’ın genel başkan olarak katıldığı son Ak Parti kongresi olmasıdır. Daha önceki siyasi çizgilerinde yüzde 20’yi hiç aşamamış oyları önce yüzde 35’e, şimdilerde yüzde 50’nin üzerine çıkartan başarıda en büyük payın sahibi Tayyip Erdoğan, arkadaşlarıyla birlikte en başta koydukları ‘üç dönemden fazla aynı makamı işgal etmeme’ kuralı gereği, koltuğunu bırakmaya hazırlanıyor...
Gözünde cumhurbaşkanlığı olduğu ve onu elde etmeyi çantada keklik saydığı için mi? Hiç sanmam. Siyasette -bırakın iki yılı- iki haftanın bile çok uzun olduğunu bilecek -dolayısıyla hiçbir şeyi çantada keklik görmeyecek- kadar deneyimli bir siyaset adamı Tayyip Bey... “Ayrılırım ve şartlar öyle gerektirirse ilkelerim ışığında çalışmalarımı bir vakıf çatısı altında sürdürürüm” derken samimi olduğunu hemen anlıyorsunuz...
Keşke ‘üç dönem kuralı’ konusunda bu kadar ısrarcı olmasa... Keşke cumhurbaşkanlığının kendisi için biçilmiş kaftan olmadığını, on yıldır sürdürdüğü görevin üzerine daha iyi oturduğunu fark edebilse... Keşke...
Benim bu ‘keşke’lerimin fazla bir önemi olmadığını biliyorum. Tayyip Erdoğan bir dahaki kongrede genel başkanlığa aday olmamakta kararlı...
Acaba bu karar kendisini ve partisini ne kadar etkileyecek?
Yukarıdaki soru bir kesinliği bir de muğlaklığı içeriyor; bir dahaki kongrede aday olmayacak Tayyip Erdoğan’ın ve partisinin bu karardan etkileneceği kesin de, bu etkilenmenin hangi sınırlar içerisinde kalacağı muğlak... İster cumhurbaşkanı olmasıyla ister kuracağı vakfın başına geçmekle sonuçlansın, Tayyip Erdoğan’ın bu kararı ülkeyi de etkileyecektir.
Pek çok çevre, özellikle de kendisinin siyasetteki varlığından hoşnut olmayanlar, onun tasfiyesi için ellerinden geleni artlarına komadılar geçtiğimiz on yıl boyunca; bunun kendiliğinden gelişecek olması en fazla onları sevindiriyordur.
Tanıdığım Tayyip Erdoğan kararının o çevreleri sevindirecek sonuçlar doğurmaması için her türlü tedbiri alacaktır. Parti yönetimi, hükümet, hatta önemli bürokratik sorumluluklar bile büyük çapta elden geçirilebilir...
Yeni anayasa çalışmaları hızlandırılabilir...
Öte yandan... Daha yumuşak bir üslup hâkim olabilir Tayyip Erdoğan’ın kongre sonrası söylemine... Medyayla arasında bahar havası esmeye başlayabilir... Muhalefeti daha az hırpalayacak tarzda davranabilir... En önemlisi, kronik sorunlarla baş etme yolunda daha büyük riskleri göze alabilir... Etrafındaki beşeri değerleri daha fazla ön plana çıkartma gayretine girebilir...
Eylül ayının son gününde yapılan Ak Parti kongresi işte bana bunları düşündürttü.