Görebildiğim kadarıyla Türkiye’de en dokunulmaz alan futbol. Türkiye’de “mevzubahis futbolsa gerisi teferruat” diyenlerin sayısı milyonları bulur. Kamuoyunda tek sorgulanmayan alan. Kendi içlerindeki tartışmaları kastetmiyorum. Futbol kulüpleri arasındaki çekişmeleri de. Kastettiğim, taraftarı olunan kulübe bağlılık.
Meselâ bir futbol kulübünün yönetimi kulübün kasasını boşaltır, transfer adı altında milyonları sağa sola ve tabiî ki kendi ceplerine de dağıtıp sonra da hiçbir şey olmamış, sanki kendi suçları değilmiş gibi medyaya çıkıp “Hadi şimdi destek, fedakârlık zamanı” diyerek yardım kampanyaları düzenlerler. Kendileriyle alay edildiğini, ahmak yerine konulduğunu göremeyen yüzbinler de kulüplerine yardım olsun diye, kulüp yönetimince fâhiş fiyata satılan forma, bayrak vb. ürünleri alıp kulüplerine kurtardıklarını sanırlar!
Peki, çocuklarının rızkından kesip kölece bağlandıkları futbol kulüplerine verdikleri paraların akibeti ne oluyor? Ne olacak, yine transfer adı altında milyonları kendi aralarında pay edecekler. Sonra da o milyonları her gün bir barda, ‘seviyeli’ ilişki yaşadıklarını iddia ettikleri ‘para avcılarıyla’ yiyecekler. Çukur seviyeli ilişkilerin yaşandığı futbol dünyasını iyi bilenlerin yalancısıyım, futbol dünyasının nabzı ‘para avcılarının’ telefon rehberlerinde atıyormuş. Para avcıları da işlerini biliyorlar, hiçbir zaman kaynağı kesilmeyecek bir piyasa futbol piyasası. Nasıl olsa para bittiğinde, “Hadi şimdi destek, fedakârlık zamanı” denilerek para yağdıracak yüzbinler hazır kıta bekliyor; aman sabahlar olmasın!..
Sadece halk değil devlet de futbol kulüplerin emrine âmâde bekliyor. Vergi affı gerekiyorsa vergi affı, borç yapılandırması gerekiyorsa borç yapılandırması, hatta tüm borçları silme… Devletimiz, kendisine ödenmesi gereken parayı ‘seviyeli ilişkilerde’ yiyen futbol dünyasına oldukça müşfik!
Biriktirdiği üçbeş kuruşla sokak arasında açtığı küçücük ekmek teknesinde, bırakın vergisini sigortasını ödemeyi öğleni kuru ekmekle geçiren esnaf da, vergi ve sigortayı ödeyemediği için o esnafa haciz gönderen devlet de mevzubahis futbol olunca bonkörleşiyorlar.
Halk olarak “Benim vergilerimle” diye başlayan cümle kurmayı çok severiz. İktidar hoşumuza gitmediği bir şey yaptığında hemen lafa “Benim vergilerimle bunu nasıl yapar” diye başlarız. Ben şimdiye kadar, gerek futbol kulüplerinin affedilen vergileri gerekse milyonlar harcanarak yapılan futbol sahaları hakkında kimseden “Benim vergilerimle bunu nasıl yaparsınız” diye bir itiraz duymadım. Mevzubahis futbol olunca dört değil ondört eğilim birleşiyor!
Futbol, kitlesel bir uyuşturucu ve ne yazık ki Türkiye’nin tüm hücrelerine sirayet etmiş durumda. Son zamanlarda sosyal medyada, özellikle de bir futbol kulübü ve onun başkanının sebep olduğu bir nefret, bir kin fırtınası kopuyor. Bu fırtınaya kapılmış eş dostu tanımakta zorluk çektim, bambaşka bir hüviyete bürünmüşlerdi. Bunların sokağa inme, sandıkta hesap sorma gibi tehditlerle şampiyon olmaya çalıştıklarını sanmıyorum. Batıcı Gezi ayaklanmasında futbol taraftarlarının nasıl kullanıldığını hepimiz gördük. Bu sebepten teferruata girmiyorum. Sadece yazımı şu temenniyle bitiriyorum: Futbol kulüplerine elde avuçta ne varsa yağdıran Ak Parti inşaallah ummadığı yerden gol yemez!..