AK Parti Grup Başkanvekili ve Tokat Milletvekili Özlem Zengin, tam bir operasyon mecrasına dönen Twitter'da bir süredir "trend topic" listelerinden inmiyor.
Eleştiri sınırlarını aşıp nefret suçuna evrilen bir saldırının açık hedefinde.
Bunu yapanların kimliği, kendini gösteren birkaç kişi dışında meçhul görünüyor. Sanal alemin gayya kuyusundan yükselen bir uğultu da denebilir.
Dindar muhafazakar kesimden oldukları iddia edilse ve bir kısmı böyle olsa bile usul adap argüman olarak bana çok da "yerli bir operasyon" gibi gelmiyor.
Şişirilmiş bir tepkinin siyaseten kullanışlı hale getirilmesi söz konusu.
Malum Türkiye'de Twitter bu işler için en uygun mecra.
Oxford Üniversitesi'nin 2018 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye dünyada fake news / yalan habere, manipülasyona ve sanal operasyona en fazla maruz kalan ülke. Hem de yüzde 50 oranında!
TT'ye çıkarılan konu ve isimlerin bot-robot hesaplarla gündem yapıldığı açıkken böylesi bir zemine dayanarak sağlıklı bir değerlendirme yapmak da, yapılana inanmak da imkansız.
Peki Özlem Zengin neden hedefte?
6284 sayılı kanuna sahip çıktığı için, diyorlar.
6284 neydi?
Şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenleyen kanun maddesi 6284.
AK Parti'nin teklif ettiği, Meclisteki tüm partilerin katkı ve oy verdiği bir kanun maddesi.
Her partinin üye verdiği Meclis araştırma komisyonlarının ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için sorun alanlarını, sebeplerini, süreçlerini, sorunun taraflarını, uzmanları, yetkilileri yani toplumun ve kamunun sesini dinleyerek ihtiyaç duyulan kanuni düzenlemeleri tespitiyle ortaya çıkmış bir kanundur 6284.
Ve şunu görmek zorundayız. Sırf Özlem Zengin'e yapılan linçin şiddeti ve cüreti bile 6284'e neden ihtiyaç duyulduğunu ispatlar nitelikte.
Süreli nafaka, erken evlilik gibi konular başta olmak üzere mahkemelerde yanlış verilmiş bazı kararların hesabını sorma yanlışına düşüyor linç ekibi. Oysa vakalar tek tek işlenir, süreç hakimlerin ve savcıların vicdani sorumluluğundadır. Detayları onlar bilir. Yasalar ise geneli tarif eder.
Bu açıdan ihtiyaç varsa madde yeniden de düzenlenir.
Peki 6284 niye şimdi gündem oldu?
Binali Yıldırım'ın AK Parti Genel Başkanvekili sıfatıyla Yeniden Refah Partisi'ni (YRP) ziyaretinin ardından YRP'de yetkili bir ismin ortaya attığı bir iddiayla beraber yapay bir gündem oluştu.
YRP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal'ın iddiasına göre YRP Cumhur İttifakı'na katılım için '6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair kanun'un kaldırılmasını da içeren şartlarını AK Parti'ye iletmiş ve AK Parti "problem yok, ok" demiş.
İddia bu.
Ama doğrulayan yok.
Zira Binali Yıldırım YRP ziyaretinde konunun hiç açılmadığını, 6284'e dair en ufak bir konuşma geçmediğini söylüyor.
Zaten kendi partisi de Aydal'ı doğrulamadı.
Görüşmeden ittifak da çıkmadı zaten.
Esas mesele ne?
Kulislere yansıyan bilgiye göre esas mesele YRP'nin Ak Parti'den 20 vekil istemesi.
Ve kabul görmemesi.
Zaten dün kendi adaylığını açıkladı YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan.
Yüz bin imza toplanabilirse sandıkta yansımasını görecek.
Partisi yüzde 7 oy alsaydı 25 vekil kazanabilecekken henüz resmen ölçülmemiş ama yüzde 1 görünen oyuyla 20 koltukta ısrar edilmiş.
Ve bilindiği üzere, anlaşılamadı.
Ve 6284 bahane olarak kaldı sanal alemde.
Bu arada YRP teşkilat şemasına bakınca gördüğüme de üzüldüm. Kadınların olmadığı bir parti hüviyeti taşıyor çünkü Yeniden Refah Partisi. Üşenmedim saydım. Asil-yedek 100 kişilik MKYK'da 10 kadın üye var sadece. 17 kişilik MYK'da ise hiç yok. Daha çok kadının YRP'de de aktif rol alması Türkiye demokrasisi için de kadınların siyasete katkısı için de elzemdir. Kadın haklarının bir cüzü de bu çünkü.
Üstelik AK Parti kadın haklarını ve aileyi savunmaya dün başlamadı.
İlk seçim beyannamesinden başlayarak kadına yönelik şiddetle ve kadın yoksulluğuyla mücadele etti AK Parti. Kadının eğitimi, istihdamı hep gündemindeydi. Hedefinden hiç şaşmadı.
TCK'ya bu konuda yapılan ilk müdahalenin tarihi 2004. Töre ve namus cinayetleri olarak tanımlanan ölümcül şiddete karşı tutum aldı ve töre namus cinayetlerini ağırlaştırılmış suç kapsamına soktu. Anayasa'daki "kadın erkek eşittir, devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür" düzenlemesi de 2004'te AK Parti eliyle yapıldı.
2003'te yani AK Parti iktidarı daha çiçeği burnundayken Aile Mahkemeleri kuruldu. Aynı yıl İş Kanunu değiştirildi, kadınların cinsiyetleri nedeniyle ayrıştırılmasının önüne geçildi.
Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması hükme bağlandı. Anayasa Devlet konunun takibiyle görevlendirildi.
Cinsel suçlar, işkence, eziyet, tecavüz suçları, çocukların cinsel istismarı yeniden düzenlendi. Ayrımcılık suçu tanımlandı.
Mecliste Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu.
Eşit işe eşit ücret düzenlemesi, doğum izinleri, aile ve iş yaşamı uyumlaştırmasına dair düzenlemeler, engelli çocuğu olan anneye 5 yıl erken emeklilik imkânı gibi birçok düzenleme AK Parti döneminde bin bir emekle yapıldı.
Kadına yönelik şiddetle de mücadeleden hiç geri durmadı. Şiddet çok ağır bir konu zaten. Tek düzenlemeyle sonuç alınacak konular değil. Ama şurası gerçek.
Ailenin korunmasının yolu kadının da korunmasından geçer.