ASALA’nın nöbeti devrettiği 1984 yılından beri Türkiye PKK terör örgütü ile mücadele ediyor.
Terör örgütleri sıradan şiddet örgütlerinden öte siyasi hedefleri olan yapılanmalardır. PKK, bölgedeki 4 ülkeden toprak koparıp bir devlet kurma planının en önemli parçasıdır. Binlerce insanın ölümüne sebep olmuş bir terör örgütüdür.
Türkiye yaptığı üç askeri operasyonla Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen ikinci İsrail senaryosunu boşa çıkarmıştır.
Buna rağmen ABD, FETÖ’Yü koruyup kollaması yetmiyormuş gibi PKK’nın Suriye koluna Suriye Demokratik Güçleri(SDG) adını vererek meşruiyet kazandırma çabalarını sürdürmektedir.
Yani ABD teröre açıkça destek vermektedir!
Avrupa’nın ABD’den pek farkı olduğu söylenemez. Terör örgütü PKK’ya en büyük desteği Avrupa ülkeleri vermekte, teröristlere kucak açıp onlara mali ve siyasi destek sağlamaktadır.
İnterpol kayıtlarında aranan binlerce teröristi Avrupa açıktan koruyup kollamaktadır.
Suçluların iadesi anlaşmasına ve binlerce delil gösterilmesine rağmen Avrupa teröristleri ne iade ediyor ne de yargılıyor. Tam tersine koruyor, kolluyor, besliyor ve bölgeye gidip terör eylemleri yapmasına yardımcı oluyor.
HDP’nin tutuklu eski eş başkanı Demirtaş da terör eylemlerini destekliyor, ‘PKK olmasaydı Kürtler olmazdı’ kabilinden sözlerle terörü aklıyor, terörist başının heykelini dikme vadinde bulunuyor, arkasını terör örgütüne dayadığını açıkça söylüyor, militanlarını isyana teşvik ediyor, 53 masum insanın linç edilmesine sebep oluyor.
Doğal olarak da hakkında davalar açılıp tutuklanıyor; delillerin çokluğundan sebep inceleme uzuyor; mahkeme kararı gecikiyor; dava vekilleri iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’e müracaat ediyor; AİHM de ihlal kararı veriyor.
Tabiatıyla terörle mücadele eden yürütme, bu kararın siyasi olduğunu Türkiye’nin terörle mücadelesini olumsuz etkileyeceğini söyleyerek itiraz ediyor.
Bence de bu kararın uygulanması emperyalizmin üzerimize saldığı terörle mücadeleyi olumsuz etkileyecek teröristlere ve siyasi destekçilerine cesaret verecektir.
Bu karar Avrupa’nın teröre verdiği desteğin hukuk düzeyinde somutlaşmış halidir. Onun için AİHM kararı eşittir teröre destek diyorum.
Bu karara sadece hükümet değil, bu ülkede teröre karşı duran herkesin, her kurumun, her kuruluşun ve her oluşumun itiraz etmesi gerekir.
Ama birçok meselede olduğu gibi bu konuda da CHP bizi şaşırtmadı. Terörü destekleyen Avrupa adına kendi ülkesini tehdit etmeyi yeğledi.
Tıpkı Türkiye’nin S-400 alımına ABD ile birlikte ‘S-400’den vazgeçmeliyiz.’ dediği gibi; tıpkı Arap Birliği’nin ağzıyla, ‘Türkiye’nin Suriye’deki varlığı meşru değildir.’dediği gibi; tıpkı Yunanistan ağzıyla ‘Türkiye Doğu Akdeniz’i geriyor.’ dediği gibi; tıpkı Fransa ağzıyla ‘Türkiye Libya’da çizgiyi aştı.’ dediği gibi; tıpkı FETÖ ağzıyla ‘Türkiye IŞID’e silah gönderiyor’ dediği gibi; tıpkı Ermenistan ağzıyla ‘Türkiye Karabağ’a cihatçı gönderiyor’ dediği gibi AİHM kararında da Türkiye’nin yanında değil karşısında durarak ve kendi ülkesini açıkça tehdit ederek teröre destek mahiyetindeki kararı savundu.
27 Aralık 2020’ de Prof. Dr. Kemal Üçüncü’nün Oda TV ‘de yazdığı gibi, bu politikasıyla CHP emperyalizme hizmet etmektedir.
İğneyi kendimize batıracak olursak, Türkiye gerek imzaladığı sözleşmeler gerekse anayasanın 90. Maddesi mucibince AİHM kararlarını iç hukukun üstünde tuttuğunu kabul etmiştir.
Teröre vereceği desteği bir kenara bırakarak konuya bakacak olursak AİHM kararını Türkiye’nin uygulaması gerekir.
Doğru, doğru ama teröre destek sonucu çıkacak bir karara Türkiye’nin itiraz etmesi ve direnmesi de o kadar doğru ve gereklidir.
Uzmanların açıklamasından anlıyoruz ki bu kararın uygulanmaması CHP’nin iddia ettiği gibi Türkiye’yi mahvetmeyecektir. Uygulanmaması halinde Türkiye’nin başına silah dayatılmayacaktır. İspanya ve Yunanistan’ın da benzer kararları uygulamadığı bilinmektedir. En fazla Avrupa Bakanlar Konseyi toplanacak ve kararın uygulanıp uygulanmayacağını sorgulayacaktır.
Türk yargısı da o zamana kadar gereken adımları atacak/atmalı ve AİHM kararını anlamsız kılacak hükmü verecektir/vermelidir.
Cumhurbaşkanının Avrupa ile ilişkileri geliştirme mesajı; 2021 yılının hukuk reformu yılı olacağını ilan etmesi, Türkiye’yi haksız konuma düşürecek bir uygulamaya izin verilmeyeceğinin işaretidir.
Evet uzun tutukluluk yargımızın en önemli sorunlarından biridir.
Ama terör de ülkenin güvenliğini tehdit eden en önemli sorunların başında gelmektedir.
Ve teröre destek verecek her adıma Türkiye bir şekilde engel olmak zorundadır.
Hülasa, AİHM kararı da terörle mücadeleyi olumsuz etkileyecek bir karardır ve dahi teröre destekle eş anlamlıdır!