Hani şimdilerde eski defterler açılıp neyin neden olduğu araştırılıyor ya, benim en merak ettiğim konuların başında Ahmet Necdet Sezer’in neden değiştiği geliyor...
Belki unutmuşsunuzdur diye hatırlatayım: Ahmet Necdet Sezer bir önceki cumhurbaşkanımızdı. Beş yıl öncesine kadar, yedi yıl boyunca, Çankaya Köşkü’nün sâkiniydi kendileri. Oraya Anayasa Mahkemesi başkanlığından gelmişti. Başkanı olduğu kurumun kuruluş yıldönümü toplantılarında yaptığı konuşmalar çok beğenilmişti; ismi Bülent Ecevit tarafından telâffuz edildiğinde, hemen hepimiz “Çok iyi olur” demiştik...
Sonrasında hepimizi hayal kırıklığına sevk eden bir dönem yaşatmıştı Ahmet Necdet Bey. Konuşmalarında, Türkiye’yi 21. yüzyıla kalkınmış ülkelerdeki demokratik standartların üzerinde bir özgürlük anlayışıyla yola düşürmekten söz eden, insanları inançları yüzünden ayrımcılığa tâbi tutanlara karşı çıkan Ahmet Necdet Bey’in yerini, “Devlettir, ne yaparsa yeridir” diyen bir başkası almıştı...
Sadece kendisini değiştirmedi Ahmet Necdet Sezer, birlikte olduğu kişileri de değiştirdi.
Vaktiyle yanında olduğunu ve cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklediğini bildiğim bir ortak dostumuza “Ne oldu da yollar ayrıldı?” diye sordum. Tam anlayabilmiş görünmedi. Çankaya’ya taşındıktan sonraki ilk iki yıl muhabbetleri eskisi gibi devam etmiş; sonrasında bütün ilişkiyi sebepsiz yere tek taraflı koparıvermiş...
“Yakın oturuyorduk” diye anlattı: “Herhangi bir yere gidileceği zaman başörtülü olduğunu bildiği eşimi de ısrarla yanımda getirmemi isterdi. 28 Şubat şartlarında sorun çıkmasın diye etkinliğe bazen eşsiz katılmayı uygun gördüğümde, eşi Semra Hanım’la birlikte kapımıza dayanır, birlikte gitmeye zorlardı. Cumhurbaşkanlığının ikinci yılından sonra Çankaya’ya eşsiz çağrılmaya başladım...”
İlk iki yıl eşli çağırdığı ve ilgi gösterdiği pek çok kişiyi, birdenbire “Eşsiz gelinsin” uyarısıyla yalnız gelmeye zorladığını hatırlıyorum.
Anayasa Mahkemesi başkanlığı sırasında yaptığı konuşmalar için yardımlarını aldığı, cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olduğunda yanında görmek istediğini bildirdiği bazı isimleri sonradan tanımazlıktan gelmesi de dikkatimi çekmişti.
Ne olduğunu anlamamıza fırsat vermeden değişivermişti Ahmet Necdet Sezer...
Çankaya’nın şimdiki sâkini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün halkla haşir neşir hali, kırılmayan çizgisi konuyu sık sık aklıma getiriyor da, şu sıralarda ilgimi üzerinde yoğunlaştıran Prof. Tahir Hatipoğlu’nun sözleri oldu. 28 Şubat’ta ‘suçlayanlar’ tarafında bulunan Prof. Hatiboğlu, “Özeleştiri yapıyorum” diyerek döneme artık farklı baktığını anlatmış...
Tespitleri ilginç: Gerçekten de o dönemde pek çok aydın, çevre baskısı altında hatalı davrandı. ‘Kartel medyası’ da yönlendirmede başarılı oldu. “Uğur Mumcu cinayeti ve Danıştay baskını İslâmcılara yıkılmak istendi; Mumcu’da başarılı oldular, ama Danıştay saldırısı tutmadı” demiş ve eklemiş:“Bunlar tamamen Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış birer senaryoydu.”
2003 yılında ‘Ordu göreve’ pankartının açıldığı rektörler mitingine Kemal Gürüz ile birlikte Ahmet Necdet Sezer ön ayak olmuş... “Sezer atadığı rektörlerden mitinge katılmalarını istedi” diyor Prof. Tahir Hatiboğlu...
‘Ordu göreve’ pankartlarının açıldığı bir mitinge destek çıkmasını ve sözünü dinleyeceklere “Mutlaka katılın” baskısı yapabildiğini aklım hâlâ almıyor Ahmet Necdet Sezer’in...
Vaktiyle böyle bir değişim sezinlediğim farklı konumdaki bir siyasetçinin durumu üzerinde düşünürken, bir dostum, “Birader olmuştur” açıklamasını getirmişti de âni değişiklikte bunun rol oynayabileceği makul gelmişti.
Şimdi geriye dönük değerlendirme yaptığımda, teze hâlâ hak versem de, değişim ve dönüşümü tam anlayabilmekte bayağı zorlanıyorum.
Eski görüşlerini dönemi boyunca koruyabilse, çevresini kesintisiz sürdürebilseydi, 2007 sonrasında kendisi Çankaya’dan ayrıldıktan sonra meydana gelen rahatlamayı Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı döneminde yaşayabilirdik. Buna müsaitti çünkü sıfır kilometre cumhurbaşkanı iken...
Her şey sorgulanıyor ya, birileri de “Sezer neden değişti?” sorusunu mesele etse sevineceğim...