“Gazeteciyim Ama Tedavi Görüyorum” kitabının yazarı sevgili Ahmet Kekeç, yoğun bakımda tedavi görüyor. Bütün dualarımız Ahmet ağabey için ve Yüce Mevla’dan dileğimiz sağlığına kavuşması…
Ahmet Kekeç uzun zamandır kanser ve koah hastasıydı, bu hastalıklardan kurtuldu derken korona virüsünün pençesine yakalandı ve yoğun bakıma alındı.
Hastaneye götürüldüğünde kalbi durmuş, vücut sistemi çoklu organ yetmezliğiyle iflasın eşiğine gelmişti. Şimdi hayat ile ölüm çizgisinde…
Kekeç, İslami camianın önemli bir kalemi, iyi bir edebiyatçı, iyi bir dava adamı, iyi bir insandır.
Aylık Dergi, Mavera, Yöneliş ve Girişim dergilerinde başlayan yazarlık serüveni birçok gazetedeki köşe yazarlığından sonra bugün Akşam Gazetesi’nde devam ediyor.
Atatürk İlkokulu, Atatürk Ortaokulu, Atatürk Lisesini okuyan Kekeç Gazi Eğitim Enstitüsü macerasından sonra kendisine gazeteciliği bir meslek ve yaşam tarzı olarak seçmiştir. Kekeç ailesi bugün baba ve iki evlat aynı mesleği sürdürüyor.
Kekeç, ilk hikâye kitabı olan "Son İyi Şeyler"i çıkardığında sene 1985’di. Ardından “Kanamalı Haydut”, “Cumhuriyet Apartmanı”, “Ulufer”, “Kalanlar”, “İnek Sosyalizmi”, “Beni Türk İmamlarına Emanet Ediniz”, “Derin Roman” gibi birçok eser geldi.
Bu eserler yayınevinin ifadesiyle “hırçın, cedelci ama aynı oranda sağlam bir birikime dayanan, ince bir edebiyat beğenisine yaslanan yazılar”...
Kekeç’in edebiyat yazıları, ‘sanat sanat içindir’in edebiyat parçalama anlayışına değil toplumsal çare üretme, meselelerin bam teline dokunma, insanların dertlerine tercüman olma amacı taşıyordu.
“Kanamalı Haydut”taki şu sözleri çözüm aramak ile yazı yazmak arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor:
“Yazarlar sinik insanlardır. Onları, sürekli yakınmak ve acıdan gebermek hoşnut eder. Benim sorunum, çözümün başkalarında olması. Elimden başka bir şey gelmediği için yazıyorum. Dilekçeme yanıt alsaydım, bu labirente girmezdim. Çünkü bir öyküyle, Umum Vekâlete yazılmış bir dilekçe arasında hiçbir fark yoktur.”
“Yağmurdan Sonra” adlı eseri sarsıcı ve düşündürücü bir aşk hikâyesini anlatmasına rağmen 28 Şubat sürecinin sorgulandığı bir özeleştiri ve muhasebe çabasını yansıtıyor.
Polemik yazarı sert tartışmaya, kalem kavgasına giren insandır.
Kalem kavgasına girebilmek cesaret işidir, haklı olmanız yetmez temiz olmanız gerekir, aksi halde tartışma zemin kaybeder, konudan kişiye, kamusal olandan özel olana döner.
Kekeç hiçbir polemiği kişisel duygularla, amaçlarla, arayışlarla yapmamaktadır. Kişisel fayda uman insanlar bir yerde tökezlerler.
Yaranmacılık onu tanıyanlar çok iyi bilir ki Kekeç’in karakterine terstir. ‘Yandaş’ olmak ile ‘taraf’ olmak farklı şeylerdir. Taraf olmak bir davayı, düşünceyi, inancı öne çıkarır.
Kekeç hiç ‘devletlü’ olmamış, devletten ve siyasetten bir beklenti içine girmemiştir, o sonuna kadar sivil bir insandır.
Biraz alaycı, biraz matrak, gülmeyi ve güldürmeyi seven bir insan olarak Kekeç’i yakından tanıyanların onu sevmekten başka seçenekleri yoktur.
O köşeyazarlığı mecrasında bir hiciv ustasıdır. İğneleme, yerme, taşlama, alaycı olma hiciv yazılarının olmazsa olmazıdır, ama hiciv hakaret ve iftira etmek demek değildir. Kekeç bu ince çizgiyi tutturabilen bir vicdani hassasiyete sahiptir.
Ahmet ağabeyin ömrü hep mücadeleyle geçti, kendi emeğinden başkasına dönüp bakmadı. Şimdi Yüce Yaratan’dan dileğimiz onu sevenlerine bağışlaması, sağlık-sıhhat-afiyet ve hayırlar vermesidir.
Takdir-i Hüda’ya teslim olduk, O'ndan hayırlar diliyoruz.