28 Şubat cuntası bizleri zindanlara atmakla yetinmemişti. Baktılar ki zindana atmakla bizleri teslim alamıyorlar, dört duvar arasına sıkıştırdıkları Müslüman Anadolu’nun evlatlarına saldırdılar. Bulunduğumuz Bandırma Cezaevi’ne, Marmara bölgesindeki tüm gaz ve yangın bomba stokunu bitirene kadar günlerce attılar. Gaz bombasının kokusu aylarca üzerimizden gitmemişti.
Bandırma’dan sonra Metris’e saldırdılar. Metris’te bulunan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu cunta unsurları tarafından ağır işkenceye mâruz kaldı; Mirzabeyoğlu’nu öldü sanıp işkenceyi sona erdirdiler. 28 Şubat cuntasının saldırılarında 2 gönüldaşımız şehid oldu, onlarcası da yaralandı.
Nakledildiğimiz cezaevlerinde aylarca tecritte tutulduk. Dışarıdan haber alamadık, gazete ve televizyon verilmedi, ailelerimizle bile görüştürmediler.
Bu ahval içinde dışarıda birileri bize yapılan işkenceyi, hukuksuzluğu dile getiriyordur, yazıyordur diye düşünüyorduk. Cezaevinden tahliye olduktan sonra gördüm ki düşündüğümüz gibi değilmiş. O dönemin gazete arşivine baktığımda bizlere yapılan işkenceyi iki kişi yazmış. Biri, Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Hasan Karakaya. Diğeri de, Cuma günü vefat eden Ahmet Kekeç ağabey.
Bu iki isim bizlere yapılan işkenceyi yazabilme cesaretini gösterebilmişti. Evet, faili meçhul bir suikaste kurban gitmeniz vaka-i adiyeden sayıldığı 28 Şubat’ta haksızlığı, hukuksuzluğu yazmak, dile getirmek büyük cesaretti.
Ahmet ağabey, hakkında açılan soruşturmalar, davalar, tehditlere rağmen haktan ve hukuktan yana oldu. Bu duruşunu da hiçbir zaman bozmadı.
Dünyevi bir ihtirası olmadı. Ahmet ağabeyle yollarımız Star Gazetesi’nde birleşti. Gazetedeki odasına hemen hemen her gün uğrar, 5 dakika da olsa sohbetinden istifade ederdim. İşte bu sohbetlerimizde bazen kendisine yapılan ‘parlak’ teklifleri nasıl ret ettiğini gururla anlatırdı. Hiçbir zaman FETÖ’nün yağlı sofralarına oturmamıştı. Müdanasız bir hayat sürdü. Kimseye eyvallahı yoktu.
Ben şahidim, Ahmet ağabey en ufak dünyevi bir menfaat için yolunu değiştirmedi. Sözüyle özü bir insandı. Safını Müslüman Anadolu halkının safında tutmuştu.
İyi bilirdim, mert bilirdim, dürüst bilirdim…
Hak ve hakikat yolundan ayrılmadığına şahidlik ederim.
Allah rahmet eylesin!