İsrail’in Gazze’ye uyguladığı katliam dünya halklarının isyanına rağmen ABD, Avrupa ve İslam ülke liderlerinin onayıyla devam ediyor.
Bizde ise daha önce pek şahit olmadığımız tuhaf bir duyarlılık çeşidi tezahür etmiş durumda. CHP ve candaşları ve müttefiki paralel kuvvetler, Başbakan’ı ve hükümeti handiyse İsrail’e kara harekatı yapmaya teşvik edecek kadar Gazze ile dayanışma içindeler!
Başbakan’a “meydanlarda konuşacağına Türkiye’nin İsrail ile diplomatik ilişkisini kes” diyorlar. Oysa İsrail Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara filosunu vurup 9 vatandaşımızı şehit ettiğinde Türkiye zaten ilişkileri en alt seviyeye indirmişti.
Netenyahu’nun Erdoğan’ı arayıp özür dilemesi, ardından şehit ettiği Türkiye vatandaşlarına tazminat ödemeyi kabul etme aşamasına gelmesi de yine Türkiye öne sürdüğü şartlardandı.
Türkiye meseleyi sadece kendine dönük zararın telafisi olarak ele almadığından Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasını da şartları arasına koymuştu. Yani muhalefetin, candaş basınının ve müttefiki paralel kuvvetlerin arzusu, Filistin halkı onların umurunda değilken yerine getirilmişti.
Şimdilerde hükümeti yıpratmak için kullanışlı buldukları için Gazze ile ilgililer.
Ha bir de çatı aday mühendisliği, Müslümanların hassasiyetlerini hesaba katmayı gerektiriyor, malum...
Filistin halkı İsrail terörü altında inim inim inlerken, iftar ve sahur sofraları bombalanırken, doğmamış bebekler bile “bir vur iki öldür” motivasyonuyla hedef alınırken konuya değinmemek olmazdı değil mi?
***
Şimdi ne yapsanız Kılıçdaroğlu’nu kesmiyor, elçiyi çoktan göndermişsiniz farkında değil, neredeyse “elçiliğe kilit” vurun diyecek.
Jet yakıtları ve Kürecik Radar Üssü ile ilgili ipe sapa gelmez iddialar ise Türkiye’nin ana muhalefet partisinin ufuksuzluğuna ve devlet işleriyle tümden yabancılaşma haline işaret ediyor.
CHP iktidar umudunu kaybettikçe rasyonalitesini de ve hatta hafızasını da kaybediyor.
Daha dün “Suriye’ye savaş açmak için mi bu radar üssünü kurdunuz” diye gensoru veren ve neredeyse Esad’a canlı kalkan olmak üzere Suriye’ye gitmeyi düşünen CHP’liler, şimdi “Kürecik’ten İsrail’e giden bilgilerle İsrail Gazze’yi vuruyor” tezviratına sarılmış durumdalar. Sanırsınız İsrail’in Gazze’yi vurmak için Türkiye’deki radar üssüne ihtiyacı var, sanırsınız Kürecik’ten önce İsrail Gazze’yi vuramıyordu.
İpe sapa gelmez argümanlarla muhalefet yapmanın bedelini ödüyor, on yıllardır iktidar yüzü göremeyen CHP’liler.
Paralel yapının merkez üssü Pensilvanya’nın Mavi Marmara olayındaki tutumunu hatırlayalım; “otoriteden izin alınmalıydı” demişti, kendi ülkesinin otoritesine darbe planlayan cuntanın manevi lideri. Yetmemiş gözlerinden ateş fışkırarak ellerini arşa açmış ve “Allah’ım evlerine ateş salsın” diye beddua etmişti. Cuntacılara bedduayla yakıt takviyesinde bulunmuştu.
***
İsrail hassasiyeti bilinen Gülen’in Gazze katliamı karşısında ne diyeceği merak ediliyordu.
İtikafta olduğu için geciken taziye mesajı sonunda geldi.
Berkin Elvan için yayınladığı taziye ile Alevilere ve hükümete lehte ve aleyhte mesaj verilmek istenmişti.
Filistin taziyesi ise Türkiye hükümetine çakalım, katile toz kondurmayalım, ölenler için de üzüntülerimizi beyan etmiş olalım kaygısı taşıyordu. İsrail’i kınamaktan itinayla kaçınılmış, Gazze’deki katliamdan neredeyse Türkiye sorumlu tutulmuştu.
***
Başbakan Erdoğan Davos’ta “one minute” dediğinde ve Mavi Marmara katliamı dolayısıyla İsrail’e sert çıktığında “Türkiye’nin ekseni kayıyor” analizi yapanların ise yeni pozisyonu şu;“Evet, İsrail’in yaptığının bir vahşet olduğuna kuşku yok fakat ‘Hitler’in yaptığından farkı kalmadı, İsrail soykırım yapıyor’ demek yanlış.”
Yani yine bir eksen ayarı analizi...
Hem yapılanı vahşet olarak tanımlayacaksın hem de o vahşete verilen tepkiyi sert bulacaksın.
Bu, vahşeti takdir etmek, vahşete seyirci kal demek değil mi?
Bu bir ahlaksız teklif değilse ne?