Geçenlerde sosyal medyada iki video izledim. Birinde AVM içindeki bir esnaf fincanları yıkamak yerine içine tükürüp bezle siliyor, sonra yine servise koyuyordu. Bir diğerindeyse semt pazarında patates tartarken poşetin altına bir patates koyuyor, kiloyu ağırlaştırıyor, poşeti veriyor. El çabukluğuyla patatesi terazinin yanına koyuyordu. Yani her terazide 200 gram çalıyordu. Üzüldüm açıkçası hem ahiretini yakıyor, hem de bunu bir uyanıklık sayıyorlar.
Meseleyi bir süredir yaşadığım bir tecrübeye getireceğim. 300 bin lira civarında ikinci el bir otomobil almak için bir süredir galericilerle telefon mesaisindeyiz. İlanda yazanlar ile gittiğinizde gördüğünüz arasında uçurum oluyor. Üstelik telefondakiler şehir değiştirip gelebileceğinizi dahi söyleyebilecek kadar pervasızlaşıyorlar.
İlk baktığım araba Sultangazi'de hacizden alındığı için yıllarca yatmış, her yeri pas içinde, elektrik aksamları ve birçok parçası sorunlu, üstelik satan da "kefili biziz sen al git, ekspertize gerek yok" gibi iddialı cümleler kuruyor. Biraz sohbet edince "Bu araç sana yaramaz"a kadar ilerliyoruz. "Ben niye 100 km yol yaptım?" cevabı yok.
İkinci araçta Bağcılar'daki oto galericilerinin olduğu yere gittik. Yerin birkaç kat altında karanlık bir otoparka indik. Birkaç ölgün ışığın aydınlattığı yerde araca bakmanızı istiyorlar. Kaputu açıp cep telefonu ile baktığımızda aracın önden kazalı olduğunu net olarak anlıyorsunuz. Bunu söylediğinizde verilen cevap da "Parana göre araba" gibi nobran.
Üçüncü araçta daha marşa basınca araç yanıyor sandım. Zira öyle bir kara duman çıktı ki sanırsınız kömürlü tren çalıştırıyorsun. Yani motor bitik, kapılar zor açılıp kapanıyor. Kaporta da sorunlar var.
Hatta bir araçta da İzmir'e kadar gidecektik. Neyse ki son anda teyzemin oğlundan rica ettim, o baktı "araba dökülüyor" dedi. Vazgeçtik.
Peki ama neden böyle yapıyorlar hemen söyleyeyim kendilerince milleti keriz yerine koyuyorlar. Ama artık o eski devirler yok. "Bir çuval cıvata, bak işine gelirse al" diyenler bile daha dürüsttü. Size tavsiyem aracını ekspertize götürmeyi kabul etmeyen satıcı ile muhatap dahi olmayın, "O sırada da araç söylediğiniz gibi çıkmazsa ekspertiz parasını ödemeyi kabul ediyor musunuz?" diye sorun... Bir dost tavsiyesi...
Ve son bir not... Tabii işini dürüstçe yapanları da tenzih ediyoruz. Bizimkisi peş peşe denk gelen bazı tesadüfler ve bir de "ucuz etin yahnisi yavan olur" sözünü de unutmayın...
DÜDÜK
Bezmialem Vakıf Üniversitesi "6 Şubat'ı unutmayacağız" notuyla birlikte bir de düdük yollamış. Enkaz altında kalırsanız can kurtaracak çok kritik bir oyuncak düdük. Üstünde de "Hiçbir zaman kullanmamanız dileğiyle" diye yazıyor. İnşallah İstanbul depremi kentsel dönüşüm hamlelerinin tamamlanmasından sonra gelir. Biz de sağlam binalarda sadece sarsıntıyla depremi atlatmış oluruz. Bu süreçte Cumhur İttifakı'nın adayı Murat Kurum'a güveniyoruz. İşin ilginç yanı 5 yıldır kendisi inkâr etmesine karşın verdiği 100 bin konut sözünü tutamayan İmamoğlu, Kurum'un vaatlerine de karşı çıktı. Sosyal medyadaki bölümüyle yetinmedim, DHA'dan gelen ham videoyu da izledim. İmamoğlu, İstanbul'daki 650 bin konutluk kentsel dönüşüm projesine karşı çıkıyor. İfadesini aynen buraya alıyorum. Kestiler, kırptılar vs. demesinler işte o sözler. "Bence bu heyecana kapılmamasını yeterlilik içerisinde İstanbul'a dair işlerini anlatmasını tavsiye ederim. Zira 650 bin konut vesaire gibi asla yapılamayacak, asla olamayacak ve olmaması gereken yaptığı açıklamalarla yani Ekrem İmamoğlu ve ekibinin ortaya koyduğu başarılı süreci nasıl geride bırakırım diyerek tarihe en kötü vaatler dizilişi olarak çıkacak süreçleri tarifliyor"
Doğrudan İmamoğlu'nu muhatap almasa da Kurum, bu açıklamalara tepki gösterdi. Kurum, "İstanbul'da 600 bini acil dönüşmesi gereken 1.5 milyon riskli konut varken, mevcut İBB Başkanı'nın 650 bin konut dönüşüm vaadimizi 'OLMAMASI GEREKEN' bir proje olarak görmesine şaşırmadım" dedi. İmamoğlu'nun sürekli bahane üreten, kentsel dönüşüm projelerine dava açan bir anlayışın temsilcisi olduğunu belirtip, CHP'ye "Deprem konusu siyaset üstü olmalıdır" mesajı verdi. Hatay'da kentsel dönüşümün engellenmesi sonucu yaşanan acılar yüreğimizde. Takdir milletin elbette ama ben İstanbul'da yaşayan biri olarak kaybedilecek bir saniye bile olmadığını düşünüyorum.
TÜRKLERİN YÜZYILI
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in Türkiye'ye gelmeden önce kurduğu cümle dikkat çekiciydi. "Bizim ailemiz Türk devletleridir" dedi. Ankara'da Başkan Erdoğan'la yaptığı ortak basın toplantısındaysa "Suşa'da yapılacak zirvede KKTC Cumhurbaşkanı da benim davetimle yer alacaktır. Bu, Türk halklarının birliğine ivme kazandıracaktır" ifadesini kullandı.
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, "KKTC'nin görünürlüğü ve uluslararası camia tarafından daha fazla kabul edilmesi yönünde bütün bu atılımlar ve gelişmeler fevkalade önemli" diyerek Aliyev'in açıklamalarından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Nereden nereye geldiğimizi acı bir olay üzerinden hatırlatayım. Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı Elçibey, Ermenilerin "Hocalı Katliamı" sırasında Türkiye'den halkını tahliye etmek için helikopter istediğini ama alamadığını ağlayarak anlatmıştı. Şimdiyse diklenmeden dik durarak tarih yazıyoruz. Takdir milletin elbette...