Tarihçi Prof. Necmeddin Alkan, bir konferansında Sultan 2. Abdulhamîd'i anlatırken, 1930'lu yıllarda, 'Abdulhamîd'i halk indinde küçük düşürmek için son derece çirkin ve mübtezel yayınlar yapıldığı'nı ifade etmişti.
Kezâ yarım asır kadar öncelerde vefat eden ünlü bir hanımın, hâlâ da yayınlanamayan hâtıraları etrafında, kamuoyunda yazılı olmayan şekilde anlatılanlar da bilinmiyor değil.
1950-60 arasındaki 10 yıllık iktidarı sırasında, icraatiyle halkın sevdiği bir lider olan Başvekil Adnan Menderes, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi'yle iktidardan uzaklaştırılıp, ağır cezalara çarptırılmak üzere Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı isimli düzmece mahkemede yargılanırken, en çok da, onu halkın gözünde itibarsız hale getirmek için, aylarca süren 'Bebek Dâvası' gibi yargılamalar ve hattâ daha başka ahlâk dışı iddialara dair saçma-sapan iddialar yetmemişti. Yabancı devlet adamları tarafından Reisicumhur Celâl Bayar ve Başvekil Adnan Menderes'e verilen hediyeleri sattıkları şeklindeki iddialarla ilgili olarak, 'Köpek Dâvası' ve benzeri yargılamalar... Evet, gençliğimizde devlet radyosundan ve gazetelerden halk kitlelerine bu hikâyeler anlatıldı durdu.
Siyasette birileri vurulmak istendiği zaman, en çok da ahlâkî konular etkili oluyor herhalde.
*
Nitekim 25 yıl öncelerde Malezya'da da, Mehatir Muhammed gibi seçkin özelliklere sahib bir lider bile; kendi hükümetlerinde yıllarca Eğitim ve Maliye bakanlıklarında bulunan ünlü bir Bakan'ıyla derin bir ihtilâfa düşünce, kendisine yakışmayan bir yöntemle, rakibini 'sapıklık'la suçlayıp zindana attırmıştı yıllarca... İtibarsızlaştırılmaya çalışılan o kişi, Enver İbrahîm adını taşıyordu. O şimdi, Malezya'da Başbakan!..
*
Amerikan Eski Başkanı Trump da, iki hafta kadar önce, J. Carol isimli kadın yazara, '28 yıl önce, ahlâkdışı bir fiilî saldırıda bulunduğu' iddiasıyla açılan dâvada, jüri tarafından suçlu görülerek, 83 milyon dolar tazminat ödemeye mahkûm oldu.
Hani, meşhur rivayettir: Zina suçu işlediği için recm cezası verilen kişiye, 'ilk taş'ı kimin atacağı tartışılırken; Hz. İsâ aleyhisselâmın, 'Böyle bir suçu kim işlemediyse, ilk taşı o atsın.' demesi üzerine kimsenin öne çıkamaz.
*
Bütün bunları niye mi aktardım?
Yarın, 8 Şubat günü, Pakistan'da genel seçimler var.
General Perviz Müşerref'in bir askerî darbe ile devirdiği ve 10 yıl süreyle Suûdî Arabitan'a sürgüne gönderdiği Başbakan Newaz Şerif, General Müşerref'in dönemi sona erdikten sonra yeniden Başbakan seçilmişti. Ama yıllar sonra, Pakistan siyasetinde güçlü etkisi olan ordu ile arasına yine karakediler giren Newaz Şerif, Pakistan Yüksek Mahkemesi tarafından 'yolsuzluk' suçlamalarıyla azledilmiş ve Parlamento, İmrân Khan'ı başbakanlığa getirmişti.
Ama İmrân Khan, 2,5 sene kadarlık başbakan iken, Pakistan Meclisi'nde Newaz'ın kardeşi Şahbâz Şerif'in öncülüğünde verilen bir güvensizlik oyuyla Başbakanlık'tan düşürüldü ve Şahbâz, Başbakanlığa getirildi. Ve İmrân Khan, önce, devlet sırlarını fâş etmek suçlamasıyla 4 yıl; Başbakanlığı döneminde yabancılarca kendisine verilen hediyeleri sattığına dair iddialarla 14 yıla daha mahkûm oldu. Ama bu da yetmedi, İmrân Khan geçen hafta da, Büşrâ Begüm hanımla 6 yıl önce 'kanunlara aykırı olarak evlendiği' iddiasıyla, her ikisine de 7'şer sene hapis cezası verildi (Ki İmrân Khan Büşrâ Begüm'ü manevî lideri olarak adlandırmakta. İmrân Khan'ın, onunla tanıştıktan sonra, irfanî-İslamî konulara daha bir yöneldiği söylenmekte)...
Toptan 25 seneye mahkûm edilen ve (PTİ) 'Pakistan Tahrik-i İnsaf/ Pakistan İnsaf Hareketi'nin lideri olan İmrân Khan, yarınki seçimlere katılmaktan da men' edildi.
Bu dâvaların yürütülme şekli yarınki seçimler üzerinde bir soru işareti oluşturuyor. Pakistan Yüksek Yargısı, bu zamana kadar, siyasete sık sık yön vermesiyle, cumhurbaşkanı ve başbakanları azletmesiyle de ünlü.
Ama daha ilginç olan şu ki, 5-6 sene öncelerde Yüksek Mahkeme'ce başbakanlıktan azl ve siyasî faaliyetlerden ve kamu hizmetlerinden men' edilen Newaz Şerif hayatını Londra'da sürdürürken, Pakistan Yüksek Mahkemesi, geçen ay aldığı bir kararla Newaz Şerif üzerindeki ceza ve yasakları kaldırıp seçimlere katılabileceğine hükmedince, o da Pakistan'a döndü ve seçim propagandalarına katıldı. Yarınki seçimden sonra, kardeşi Şahbâz Şerif'ten başbakanlığı tekrar üstleneceği ihtimali oldukça güçlü.
*
Resmî adı, 'Pakistan İslâm Cumhuriyeti' olan Pakistan'a ve Pakistan'ın 225 milyonu aşan Müslüman halkına hayırlar dileğiyle.