Hala arkasında durduğunuz “Başörtüsü füruattır” sözünün, hele laikçi medya aktörleri arasında usulü fıkh’ın elifbasını bile bilemiyor olanlar tarafından “Teferruat” olarak anlaşılabileceğini düşünmemiş olamazsınız.
En azından bu söz Ertuğrul Özkök’e ve Hürriyet’e söylendiğinde “Tereruat” şeklinde anlaşılacağını düşünmemiş olmak, bu sözün hele “Başörtüsüne karşı bir kılıca dönüşeceği”ni hesap etmemiş olmak, kusura bakmayın ama fazla saflık olarak görülür ki, Fethullah Gülen o değildir.
En azından Ertuğrul Özkök’ün etekleri zil çalarak Hürriyet’te manşet yaptığında sözün nasıl bir nitelik taşıdığını görmüş olamaz mısınız?
Ertuğrul Özkök ve Hürriyet...
Hani şu başörtüsüne özgürlük için Meclis’te 411 kişi el kaldırdığında “411 el kaosa kalktı” diye manşeti atan gazeteci ve gazete.
Yapmayın, hiç mi tanımadınız Ertuğrul Özkök’ü ve Hürriyet’i?
Hem bu sözün o günkü şartlarda söylenmiş olması, “Teferruat” gibi manşete çıkması beklenmemiş olsa bile, “Başlar açılabilir” tarzda anlaşılsın diye sarfedilmiş olduğu muhakkak değil mi?
Bu sözü Hürriyet’e söylemek, laikçi dünyada sevimli bir karşılık bulma hesabından tam bağımsız olabilir mi? İçinizi bilmem, ama, başörtüsü kıyımı yürütenler nezdinde “Oh dedirten” bir netice hasıl olduğunda yüreğiniz cız etmedi mi?
Bu söz söylendiğinde ben, “Toplum önünde ilim adamı ve hoca olarak bilinenler bu tarz konjonktürel fetva vermemeliler” diye tepki gösterdim.
Dedim ki: “Genç kızlar içinde, baskılara dayanamayarak başlarını açıp okumayı ama yine de dindarlığının kaybolmuş olmamasını gönülden isteyenler olabilir, onlara, “Tesettür farzdır. Başlar bunun için örtülür. Tesettürden çıkmak günahtır. Günah olduğunu bile bile başını açmak isteyeni kınamayız” denebilir.”
Nitekim öyle genç kızlarımız oldu ve başlarını açıp okula gittikleri her günün seher vaktinde uyanıp gözyaşları ile tevbe ettiler.
Ama “Başörtüsü füruattır” fetvasına dayanan kızlarımız, o günkü şartlarda sanki asıl başları açmak kahramanlıkmış gibi başını örten arkadaşlarını baskıların devamına yol açmakla suçladılar.
O gün, “Başörtüsü füruattır” sözü gibi, merhum Erbakan’a ve Refah’a yönelik duruş da, bana göre ciddi bir sorun oluşturuyor. O gün yazdım: “Bu “Sarı inek” psikolojisidir, dedim. Yanındakini kurban vermek ve kendisinin kurtulabileceğini düşünmek. Genel mü’minler topluluğundan ayrışmak. “Onu al, beni alma” psikolojisi bu.” O gün, bütün zorlamalara rağmen merhum Hoca’nın, “Sayın Gülen”in dışlayıcı ve kurban verici yaklaşımlarına karşılık vermediğini ve “Biz gönülden anlaşıyoruz” gibi zarif atlatmalar sergilediğini hatırlıyorum.
Ama o günden, Camia tarafından önce “siyasal İslamcılığa” sonra da tümden “İslamcılığa” açık tavır konan bugünlere geldiğimizde işin rengi daha bir ortaya çıkıyor.
O gün “Başörtüsü füruattır” sözüyle Ertuğrul Özkök çizgisindeki kadim laikçi dünyaya Camia adına bir pey akçesi sunulmuştu. Özkök onu o gün, İslam’ın başörtülü görünülürlüğüne karşı tepe tepe kullandı.
Bugün “siyasal ya da siyasal olmayan İslamcılık karşıtlığı” içerdeki “Özkökçülüğün” uluslararası plandaki merkezlerine sunulmuş bir pey akçesi gibi görünüyor.
Amerika’da ya da Avrupa’da bazı odaklar, İslam aidiyetinin bir kısmının üstüne “siyasal, radikal, köktendinci, fundamentalist İslamcılık” ya da doğrudan “İslamcılık” damgası vurup, “tehdit alanı”na sürme politikası icra ediyor. Biz buna, “Küresel 28 şubatçılık” dedik. İçerde Camia’nın üstelik 10 yıl boyunca içiçe yürüdüğü AK Parti iktidarına “Yeniden milli görüşe döndün” diye cephe açması, bu uluslararası 28 Şubat odaklanmasının yansımasından başka bir şey gibi görünmüyor. “Başörtüsü füruattır” sözü, o gün asıl laikçiler için fetva oldu, başını hala örtmeye devam eden genç kızların tırpanlanmasını meşru hale getirdi. Ve şimdi “siyasal İslamcılığa vurma” yaklaşımı, Tayyip Erdoğan’ı “küresel Ergene-kon”un önüne atma girişimi olarak görülüyor.
“Küresel Ergenekon, Tayyip’in ipini çekti, biz de altındaki sandalyeyi tekmeleyelim.” Sorun içinize. Böyle bir tekabül hissetmiyor musunuz?
Tarih yazılıyor.
28 Şubat sürecinde “Başörtüsü füruattır” sözü tarihe geçti, namı hesabınıza. “Otoriterleşme” imiş, “yukardan aşağı toplumu İslamlaştırmak” imiş... Bunlar sizin sözünüz mü Allah aşkına? Nerden geldi de girdi dilinize, bir baksanıza. Oradan öldürülmüş kardeşin et kokusu gelmiyor mu?