Cambazlık siyasette oldu hep. Siyaset cambazı denildi, çoğu zaman övgü olarak; her devirde işini yürütenler için...
Hokkabazlık da oldu. Çantalarından tavşan değilse de bulgur, pirinç, taş, fener, şapka çıkaranları da gördük TBMM kürsüsünde.
Madrabazlar da yok değildi elbette. Ali’nin külahını Veli’ye giydiren, soldan seçilip sağ partiye, sağdan seçilip sol partiye geçenlerin hikayeleri hala anlatılır.
Düzenbazlar da vardı az da olsa. Sonu mahkemede biten dolandırıcılık, üçkağıt davalarının sanıkları olarak gördük onları sonradan...
Siyasete istikrar gelince bunlar da büyük ölçüde azaldı.
Ama ‘küfürbazlar’ eksilmedi.
Dün onlara ilk kez ‘dur’ diyen kadınlar ortaya çıktı.
AK Partili ve BDP’li kadın milletvekilleri, boyunlarına kırmızı fular ve atkılarla geldiler Genel Kurul’a. Kırmızı zemin üzerine görünmez kalemle ama herkesin okuyacağı şekilde, “Milletvekillerinin küfürlü, hakaretli ve hepsinde de kadını hedef alan, aşağılayan konuşmalarını reddediyoruz; kamuoyuna şikayet ediyoruz” yazılıydı...
Bu kötü dilin sahipleri, hedeflerinde erkek milletvekili bile olsa, onların ailesindeki kadınlara yöneltiyorlar hakaretlerini.
Kadınlar, temiz siyasetin, sadece cebini değil, önce dilini temiz tutmakla başladığını hatırlattılar. Bu dilin sahiplerinin hiç de hak etmediği bir nezaketle...
Küfürbaz, hakaretbaz milletvekillerinin temsilciliğini CHP’li Kamer Genç ve AK Partili Zeyit Aslan yürütüyordu; son günlerde onlara BDP’li Sırrı Sakık da, üniversiteye hazırlanan oğlunu bombalı terör saldırısında kaybeden AK Partili Oya Eronat’a “Otur yerine acının tadını çıkaran kadın” hakaretiyle katılmıştı. Üstelik kendisi de evlat acısı halen taze olan bir baba olarak!..
Başbakan Erdoğan bütçe konuşmasında Sakık’tan ‘özür dilemesini’ isterken, özellikle yüzüne baktım; pişman olduğunu hissettim, umarım yanılmıyorumdur.
Ancak hedefin sadece bu üç milletvekili olduğu söylenemez. Millet iradesinin temsil edildiği TBMM Genel Kurulu’nda daha uyanık bazı milletvekilleri, bizzat muhataplarının yanına giderek daha alçak sesle sinkaflı küfürler ettikleri gazetecilerin ve yakındaki milletvekillerinin tanıklığıyla sabit. Kendi milletine ‘efendi’ görünürken, aynı salonda milleti temsil ettiği vekil arkadaşının kulağına küfretmenin ‘irtifa’ skalasındaki yerini okurların takdirine bırakıyorum.
CHP ve MHP milletvekilleri ‘kırmızı eylem’e katılmadı. CHP’li Sena Kaleli, “MHP’deki arkadaşlar samimi bulmadıklarını ifade ettiler. Biz de zamanlama ve zemin açısında yetersiz bulduk. Birisine karşı yapılıyormuş gibi olmasın diye teklifte bulunduk, ama çok aceleleri vardı” diye izah etmeye çalışmış bu durumu.
Hayır;
Aceleleri yoktu.
Aksine gecikmiş bir tepki bu.
Aylar önce Kamer Genç’e veya Zeyit Aslan’a karşı verilseydi bile gecikmişliği değişmeyecekti.
Belki TBMM açıldığında yemin ederken yapmalıydılar bunu. “Daha önceki örnekleri tekrar yaşamayalım, şimdiden uyarımızı yapıyoruz” diyerek.
Testi kırılmadan...
Ve özellikle birini hedef alır tarafı da yok.
Çünkü küfürbazlığın temsilcileri ‘eylemlerini’ arka arkaya, ‘birbirimizden aşağı kalır yanımız yok’ dercesine ortaya koydular.
Reklamın kötüsü olmaz derler ama ‘çirkini’ olur.
Dün kadın milletvekilleri kadın zerafetiyle ama anlayana sert bir ‘nush/uyarı’ yaptılar.
Bundan sonrası liderlerin ve ‘genel başkan’ların inisiyatifinde.
Nush ile uslanmadıkları açık olan küfürbazları ‘tekdir’ etme inisiyatifi...
AK Parti’de sadece kadın milletvekilleri değil ‘ağzı bozuk’lardan rahatsız olanlar. Bu rahatsızlığın, ‘kırmızı fular’ eylemine paralel sonuçlar vermesi sürpriz olmayacak.
Gecikmiş adalet adalet olmayabilir ama gecikmiş olsa da ‘bedel’ ödetilmesi ‘temiz siyaset’ için önemli bir adım olacak.
Kadın milletvekillerinin tamamının bu yöndeki kararlılığını sürdürmesi, gelecek seçimlerde sadece sicili değil ‘ağzı bozuk’ların da aday gösterilmeyeceğinin garantisi olacak.