Çiçeği burnunda Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık ilk iş olarak Şehir’de Kâzım Karabekir Paşa’nın adını taşıyan bütün cadde ve meydanlardan bu ismi “temizleyeceğini” müjdelemiş.
Hayırlı uğurlu olsun!
Türkçede “Besle kargayı, oysun gözünü!” diye bir söz vardır. Sayın Sakık işte tam bu sözün canlı misâli olarak arz-ı endâm ediyor.
Karabekir Paşa Ağrı’yı Daşnaksütyun Komitacılarından temizlememiş olsaydı onların kendi sülâlesini temizlemiş olacaklarını ve böylece bizzat kendisinin dünyâya gelmiş olma şansını aslâ elde edemeyeceğini ıskalıyor.
Biraz insaf, Camêr Sakık! Ji kerema xwe!
Bana kalırsa Bay Sakık öyle boyunu aşan işlere heves edip sonra mecbûren boyunun ölçüsünü almak yerine haddini bilip bir belediye başkanının aslî görevleriyle meşgûl olmaya yönelse ve meselâ Ağrı’nın çöpü nasıl toplanır, sokakları nasıl temiz ve bakımlı tutulur, suyu nasıl kesintisiz akar gibi meseleler üzerine eğilse daha akıllıca davranmış olur.
Ama benimkisi sâdece hâlisâne bir tavsiye. Yoksa ne yapacağına elbet kendi karar verecekdir.
Zâten akıllıca davranmanın ilk şartı akıllı olmakdır.
Yâni eskiler öyle derler...
Ama isterse yine de bir denesin tabii... Bakalım ne olacak?
Serkeftinê dixwazim!
Büyük zafer!
Hazır asabî Kürd kardeşlerimizden açılmışken:
Lice’de de bir grup PKK’lı yurddaşımız yolu kesip hendekler açarak trafiği engellemiş.
Kahramân Ordumuz ise DOKUZ, evet, DOKUZ gün sonra ilkbahar mahmurluğunu üzerinden atıp biraz esnedikden sonra PKK’lı kardeşlerimizi biraz iteleyip yolu tekrar açmış.
Bence hem acele etmişler hem de kendilerini aşırı tehlikeye sokmuşlar.
Bir kere öyle dokuz günde paldır küldür harekâta geçmek neyin nesi?
Ardınızdan atlı mı kovalıyordu, a Mübârekler?
İnsan önce biraz dinlenir, çevreye ve iklim şartlarına alışır, yörenin örf ve âdetlerini az buçuk temellük eder de ondan sonra ne yapacağına karar verir!
İkincisi, karşınızda en az on, hattâ belki de oniki Kürd varken öyle yirmi kişiyle düşmanın üzerine gidilir mi? Bu ne ihtiyatsızlık?
Önce bir hava indirme tugayının imdâdınıza yetişmesini bekleyemez miydiniz, patladınız mı?
Neyse, yine de yiğitlerimize gazânız mübârek olsun diyelim...
Ve bu arada beklemekden sıkılan Kürd kardeşlerimizin, meselâ dördüncü günü inisiyatifi bizzat ele alarak taarruza geçip Mehmedciklerin ensesine birer şaplak indirmediklerine de şükredelim!
Allâhü min es-Sâbırîn!
Şanslı’ya bir şans
Ankara Gölbaşı’nda bir “Melîha Yılmaz Doğal Hayâtı Koruma Vakfı Hayvan Bakım Merkezi” varmış; iyi ki de varmış, çünki son gelen habere göre Barınaklarına sekiz ay önce gelen ve ölümcül bir hastalığa mübtelâ olan ŞANSLI adındaki köpeği nihâyet ayağa kaldırabilmişler!
Ancak maalesef tek bir ayak üstüne; zîrâ ŞANSLI’nın diğer üç ayacığına felç inmiş.
Kendilerini ayakda alkışlıyor bütün ilgililere en derin şükranlarımı sunuyorum!
Fakat sâdece şükran sunmakla işler yürümüyor.
Eğer Barınak yöneticileri lütfedip bir hesab numarası bildirirlerse hem bizzat ufak bir maddî katkıda bulunmak ve hem de diğer hayır sâhibleri de bilsin diye bu hesab numarasını bu sütunda yayınlamak benim için bir şeref olacakdır.
Şanslı’nın gıyâben gıdısını mıncıklar, güzel alnından da öperim.
Ne mutlu bu topluma ki içinde hâlâ, az sayıda bile olsa, birkaç hayvansever yaşıyor.
Sağolunuz, vârolunuz!