Aziz Ahbâbım Tahâ Akyol dün sormuş: “Öcalan Ne Okuyor?”
Vallâhi, bence cümlemizin selâmeti açısından “binâ” okumasın da ne okursa okusun!
Zâten zekâ seviyesi böyle bir hatâ işlemesine engeldir sanırım.
1990 Yılı’nda kaleme aldığım ve daha sonra “Bloknot” adlı kitabıma aldığım bir yazıda Abdullah Öcalan’ın orta vâdede milletvekîli sıfatıyla TBMM’de görülmesini şahsen yadırgamayacağımı ileri sürmüşdüm. Bugün bu tahmînimin hiç de öyle “uçuk” özellik taşımadığını görüyorum. Gerçi “orta vâde” lafı tam uymuyor ama netîceten gidiş o gidiş.
İlk hamlede “elimine” edilmediğine, yâni onbeş sene evvel “kaçarken” maçarken vurulmadığına göre, ki Devlet-i Aliyye burada “yanlışlıkla” bile olsa doğru davranmışdır, olacağı eninde sonunda budur.
Peki, bu, Türkiye bakımından iyi mi kötü mü?
Bence iyi!
Çünki milliyetçi Kürd Hareketi sivilleşir ve eli kana bulaşmamış Kürd yurddaşlarımız tarafından Parlamento’da temsîl edilirse Türkiye’nin bölünme ihtimâli sıfıra müncer olur!
Bölünme tehlikesi asıl bu emelleri silah zoruyla bastırma, daha doğrusu bastırmak isteme enâyiliğinde bulunursanız baş gösterir!
Misâl?
Büyük Britanya, İspanya, Belçika ve... bizde pek bilinmez ama Fransa!
Evet, bizim pek bir örnek aldığımız 65.437.000 nüfuslu “laik Cumhûriyet” Fransa’da yurddaşlardan yaklaşık altı ilâ yedi milyonu “anadil ve milliyet” olarak Fransız değildir.
“Fransız Milleti”nin birer parçasıdırlar ama “milliyetleri” farklıdır! Onun için de anadil olarak Baskça, Brötonca, Alzas-Loren Almancası, Mosel Almancası (Frankçası), Flamanca, Katalanca, Korsça (Korsika Dili) ve Oksitanca konuşurlar.
Üstelik bunlara 1960’dan bu yana yaklaşık 3,2 milyon da Arabca anadilli Kuzey Afrika Arabı katılmışdır.
Bunlar arasında (Arablar ve Almanlar hâriç!) “bölücü” akımlara mensub bulunan bir dizi insan vardır ama ne “kendi anadillerinde eğitim” talebleri zerre kadar kaale alınır ne de kovuşturmaya uğrarlar!
Fransız Devleti’nin ve istisnâsız, yâni sosyalistiyle komünistiyle bütün partilerin bu talebler karşısındaki tutumu aynıdır:
“Önce adam gibi Fransızca öğrenerek Fransız asıllı yurddaşlarınıza EŞİT duruma gireceksiniz! Ondan sonra ne haltederseniz edin, bizi ilgilendirmez! Yeter ki kaba kuvvete başvurmayın!”
Siz hiç Fransa’da “bölücü” hır-gür, hele de kanlısını işitdiniz mi?
Ben de...
Olsa duyardık...
Fransız Baskları bile, asıl kitlenin yaşadığı İspanya tarafındaki Bask Bağımsızlık Hareketi ETA’ya pek yüz vermemişlerdir. Soydaşlık gayretiyle “yataklık” etme olaylarına rastlanmışdır ama o kadar!
Hep bekledim ki aylardır bâzı müteheyyiç Kürd kardeşlerimiz tozu dumana katar ve bâzı “demokratik ruhlu” (bizimki çünki tuz rûhu!) kalemlerimiz de onlara hınk derken bir Allâhın kulu da çıkıp şu Fransa örneğini versin!
Belirli sebeblerden ötürü ben bu topa girmek istememişdim.
Ama bakdım ki en ümid bağladığım arkadaşlardan bile tık tok, o zaman yine herşeyi kendi şeyimle şeyetmek şeyinde kaldım.
Mesele bu kadar şeydir.
Kaldı ki bugün komple Kürdce eğitim serbest bırakılsa kaç Kürd ebeveynin çocuklarını böyle okullara gönderecekleri de şâyân-ı tecessüsdür.
Ama bu bahs-i dîger...
Görünen o ki Kürd Meselesi’nin çözümü beklenenin tam aksi yönünde gerçekleşecek.
Kuzey Irak ve Kuzey Sûriye’nin Türkiye’ye katılması ve anayasanın ağleb-i ihtimâl “federal” bir karakter kazanmasıyla...
NOT:Burak Aydoğdu ve Ertan Cevizci başda olmak üzere bana evvelki gün ve dün yazan bütün okuyucularıma teşekkür ederim.
Değerli Burak Aydoğdu’nun ısrarlı ve ısrarcı tavsiyesini ciddiyetle dikkate alacağım. Y.A.