Yavuz Ağıralioğlu'nun dün Meclis'te söyledikleri, seçime kadar İYİ Parti'nin duruşunda bir değişiklik anlamına geliyor mu?
Halen İyi Parti İstanbul Milletvekili ve Genel İdare Kurulu üyesi Ağıralioğlu, bundan önce de böyle çıkışlar yaptı ve Akşener tarafından kulağı çekildi, pozisyonu zayıflatıldı.
Hatta İYİ Parti'nin içinde ikili oyunlar oynandığı bile söylendi.
Ağıralioğlu'nun dünkü konuşması, Akşener ve yakın çevresi hariç, İYİ Parti'ye samimi destek verenlerin bir kısmında bıçağın kemiğe dayandığının ifadesiydi.
Ne oldu da Ağıralioğlu böylesine patladı.
Söylediği şuydu:
"HDP aday çıkarmama kararı almış, HDP'nin içinde olduğu bir denklemde, biz terörün gölgesinin düştüğü yerde olmayız, pazarlık vesilesi yapmayız. Öcalan'a katil demediniz, TBMM'de devlete katil dediniz. Ben bu vebale ortak olmayacağım."
Ağıralioğlu, 6'lı masadaki gelgitlerin de gerçek sebebini söyledi:
"Devletin şerefli makamlarını bölücülerin pazarlığı haline getirdiler. Güçlendirilmiş Kemal Kılıçdaroğlu modeli, memlekete umut olarak sunuldu. Umut olarak kurulmuş bu masada, ümitlerine pusu kurulmuş bir partiyiz."
Ağıralioğlu'nun, son Kılıçdaroğlu-HDP görüşmesinde sinsi pazarlığın getirdiği sonuç üzerine patladığı açık.
HDP, masa altından çıkıp masanın üstüne oturup çöreklenince bazı gözler açıldı mı acaba?
Dün HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz" dedi.
Yani HDP'nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu.
Biden projesinin nasıl kararlılıkla, dayatmayla, bütün etki ajanlarının, 5. Kol elemanlarının cepheye sürülmesiyle yürütüldüğü ayan beyan ortada.
Ağıralioğlu'nun itirazı; HDP'yi sarsar mı?
Batı bloğu, Erdoğan'sız Türkiye projesinin arkasında öylesine duruyor ki, Akşener ve yakın çevresi bu saatten sonra cayamazlar.
Hele bir de FETÖ kasetleri söz konusu ise...
Akşener dün, bildik tansiyon düşürme numarası ile partisinin Grup Toplantısında, HDP'nin Nevruz gösterilerinde "Öcalan'a özgürlük" denmesini kınama babından;
"Nevruz, katile özgürlük dilenme günü değildir, terörün günü değildir. Vatanın her değerine düşman olanların günü değildir" dedi.
Ama HDP'nin aday çıkarma kararından sonra Millet İttifakı partilerinin temsilcileri, seçim ittifakına ilişkin protokolü, YSK'ya sundular.
Daha sonra da 6'lı masadakilerin temsilcileri tarafından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı adaylığı için Yüksek Seçim Kurulu'na başvuruldu.
ABD yönetimi HDP üzerinden Türkiye'de siyaseti açıktan etkiliyor.
Kılıçdaroğlu'nun adı başlangıçta nasıl da perdelendi, hatırlayınız.
Kılıçdaroğlu, "partili aday olmaz, genel başkanlardan aday olmaz" diye namus ve şerefi ile ilgili ne laflar etti.
Bunları duyan insanlar, daha sonda Kılıçdaroğu'nun nasıl da adaylık için dayatmalar yaptığını gördüler.
Kılıçdaroğlu ile ilgili bu ikinci sinsi tezgâh. Deniz Baykal, FETÖ'nün kaset kumpası ile devrilince, Kılıçdaroğlu Baykal'ın evine gitmiş ve kapıda "aday değilim" diye açıklama yapmıştı.
Kılıçdaroğlu-HDP projesini baştan beri hafife almadık.
Çünkü ABD Başkanlığına gelen Biden, çok açık ve kararlı konuşmuştu: "Türkiye'de muhalefeti doğrudan destekleyerek Erdoğan'ı devirmeliyiz" demişti.
Pek çok insanın bu süreçte şaşırdığı ise şu.
Yıllardır muhafazakâr milliyetçi büyük camiada, "iyi" olarak bilinen nice isimler bugün Kemal Kılıçdaroğlu'nun destekçisi haline geldiler.
Bunlar acaba FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gibi baştan beri hazırlanmış karakterler mi?
Yoksa kibirlerini, aşırı tevazu ile perdelemede başarılı olmuş şımarık, ukala ve ne oldum delisi tipler mi?