Zeytin Dalı harekatına katılan askerlere moral vermek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte sınıra giden sanatçılarla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki polemik sürüyor.
Polemikten çok, polemiğin çıkışını kurcalamak istiyorum biraz.
Bilindiği gibi Kılıçdaroğlu bu konuşmayı doğaçlama yapmadı. Bir yerden çıkarken yahut bir yere girerken aniden uzatılan mikrofonlara da yapmadı.
Salı günü grup toplantısında, Meclis’te yaptı. Yani, incelikle yazılmış, üzerine çalışılmış bir konuşma metnini seslendirirken yaptı.
Dolayısıyla eleştiriden çok, ağır hakaretler içeren bu konuşmanın belli bir amaca matuf olduğunu varsayabiliriz. Ne olabilir bu amaç?
***
Belki tam da şu an olan şey…
Afrin’de Türkiye, PKK ve ona arka çıkan devletlerin tüm tehditlerine, askeri-diplomatik-medyatik baskı ve manipülasyonlarına rağmen kendi menfaatinin gereğini yapmış, harekatı başarıyla tamamlamış, sivillerin kılına zarar gelmemiş, bunu tüm dünya böylece görüp kabul etmiş ve hatta ABD Başkanı’nın ağzından “Suriye’den çekiliyoruz” ve “PKK-YPG’ye ayrılan bütçeyi askıya alıyoruz” lafı çıkmış; yani PKK ve ABD kaybetmiş, Türkiye kazanmış.
Ama Zeytin Dalı sürerken CHP lideri ve sözcüleri harekatla ilgili ikircikli bir tutum alıp PKK-FETÖ ve ABD sözcülerinin söylemlerini tekrar etmiş; “Afrin’e girme”, “ÖSO teröristtir” türünde tonlarca laf etmiş ve manipülasyonları çoğaltıp terör övgüsü yapanlara arka çıkmışlar.
Türkiye’nin gerçeğini ve ortak duygusunu bir kez daha ıskalamışlar.
Türkiye’ye imansız, insanına güvensiz ve saygısız insanların sığınağı olmuşlar.
***
İşte tam da hal böyle iken; Afrin Zaferi’nin kutlandığı, Münbiç için hazırlıkların sürdüğü bir evrede Kemal Kılıçdaroğlu CHP lideri olarak konuşuyor ve herkes savunmaya geçiyor. Durumu, kendini ve niyetini açıklamaya çalışıyor.
Kılıçadoğlu’na öyle bir şey söylettiriliyor ki;
Sanki Afrin Zaferinin Başkomutanı, anayasal bir yetki ve görevle bu sıfatı kazanan ve harekâtın başarısı için sahada ve masada 7/24 çalışan Erdoğan değil.
Sanki Erdoğan 2014’te halkoyuyla seçilmiş ve anayasal olarak yetkilendirilmiş Cumhurbaşkanı da değil. “AKP’nin başkanı” sadece.
Ve gösteri dünyasından kimi isimlerle çalgılı çengili kutlamalar yapıyor, aslında şehitlere saygısızlık yapıyor.
Zaten Erdoğan’ın şehitlerle, gazilerle, asker aileleriyle hiç alakası yok, onların evlerinde diz kırıp Kur’an okumuyor, her vakit namazı sonrası dua etmiyor, acılı emanetleriyle sabah akşam ilgilenmiyor.
Ya ne yapıyor?
Bilumum popüler kültür figürüyle gününü gün ediyor.
***
Arka fona işte böyle bir algı çalışması serdi Kılıçdaroğlu o konuşmasıyla. Tüm tartışma bu fonun önünde yapılıyor.
Tartışma uzadıkça o fon orada durduğu, algı çalışmaya devam ettiği için de sündürdükçe sündürüyor Kemal Bey’in ekibi.
Sonuç? Gündem belirleyemeyen, şahsen gündem olamayan ve gerçek gündemle hep frekans sorunu yaşayan ana muhalefet lideri, çalışılmış bir hamleyle Türkiye’nin büyük bir zaferini hakaretlere, negatif duygulara ve kısır açıklamalara boğmayı başardı.
CHP’nin Afrin harekatı boyu sergilediği zayıf, ikircikli, inançsız ve isabetsiz siyasetini kamuoyundan kaçırdı Kılıçdaroğlu, bir de üstüne zaferin sahiplerini popüler kültür figürleriyle eşleştirerek eleştiri-savunma alanına itti.
“Sanatçı iktidarla çatışır” türü çıkışın, “rezil insanlar” hakaretinin, giyilen kamuflaja dair söylediklerinin hiç önemi yok. Onlar dekor.
Asıl odaklanılması gereken, konuşma sahibinin algı-atak çalışması. Hayır, konuşma sahibinden kastım Kılıçdaroğlu değil; onun dil-zekâ, kavrama ve ifademe etme sınırlarını biliyoruz artık.
Sahibinin sesine, İbrahim Tatlıses’in sınırda yaptığı uyarlamayı armağan etmeliyiz bence bu noktada.
“Baktın Afrin siyasetin boş çıktı, Münbiç’i dolan da gel!”