Başbakan’ın bir uçak dolusu iş adamıyla yaptığı Gabon, Nijer, Senegal gezisi, son derece öğretici ve ön açıcı oldu. Öncelikle belirtelim, bu gezi Türkiye’nin Afrika açılımına bir tuğla daha koyarak yeni başlangıçlara zemin oluşturduğu için önemli. İş çevreleri de bunu fark etmiş olmalılar ki, katılımlarını oldukça yüksek düzeyde tuttular, devletin güvencesi ve diplomasinin gücünü yanlarına alarak yeni iş imkanlarını araştırdılar.
Bu gezinin en ilginç ayağının Nijer olduğuna kuşku bulunmuyor. Gabon ve Senegal ekonomik ve sosyal konularda güvenebileceği ortaklara ihtiyaç duyan ülkeler olmakla birlikte, buralarda iş yapmak isteyen biraz zorlayarak zaten yapıyor, resmi ilişkiler de iş adamları olmadan yürüyebiliyor. Ancak, bu ikisi bir aradayken yarattığı etkiyi görmek, kapasiteyi anlamak ve anlatmak için vazgeçilmez oluyor. Dolayısıyla Gabon ve Senegal’e birçok bakımdan benzer biçimde yaklaşmak ve benzer politikalar üretmek mümkün. Nijer’i ise bunlardan ayırmak lazım, zira ‘hiçler’ ülkesi söz konusu.
Dünyanın en geri kalmış ülkelerinden birisi Nijer. Sadece yer altı kaynakları, madenleri, uranyumu var ve onlar da çoktan gidecekleri yerlere gitmişler. Yer üstünde ise, çöl tozu, koşuşan çocuklar, evsiz köyler, susuz araziler var.
Özel örnek Nijer
Nijer’de çeşitli düzeylerde görüşmeler yapan Başbakan, bu ülkeyle bir dizi anlaşma imzaladı. Güvenlik, polislerin eğitimi, içme suyu, suya ulaşım, çevre ve ormancılık ile vize kolaylıkları üzerine yapılan anlaşmalar, Nijer devlet başkanının beklentilerinin büyük bir kısmını karşılar nitelikte. Zira Nijer devlet başkanı tarım alanlarının ıslahı, gıda güvenliği, eğitim ve su konularının kendisi için en öncelikli konular olduğunu dile getirdi.
Bu öncelikli konularda Türkiye ile ortaklık kurmaktan ne denli memnun olacaklarını da, defalarca, son derece dostane cümlelerle ifade etti. Bu memnuniyet, her kesimde gözleniyordu. Resmi çevreler, Türkiye heyetini ağırlamak için kendilerini parçaladı denebilir. Ama bundan daha dokunaklı olanı, yollara dizilmiş gülümseyerek heyet konvoyuna el sallayan yüzlerce insandı. Okullardan, sağdan soldan zorla insanlar sıraya dizilmiş olabilir. Ama, köydeki evinden kucağındaki bebesiyle fırlayıp yol kenarına gelen kadını kimsenin zorladığını sanmıyorum.
Yol-su-elektrik
Nijer-Türkiye ilişkilerinin çerçevesi, iki liderin yaptığı basın toplantısında Başbakan Erdoğan tarafından ‘Yol ve su medeniyettir’ diyerek dile getirildi.
Buna göre Türkiye, 450 km’lik kuzey karayolu yapımına ve Nijer Nehri’nde bir baraj inşasına talip; Nijer Türk Eximbank ile anlaşabilir ve Türk iş adamları da ikna olursa, bu yaşamsal projeler hayata geçecek. Ayrıca, içme suyu sağlanması, suyun evlere ulaşımı, tarım arazisinin ve Nijer Nehri’nin ıslahı ile kentleşme projeleri gerçekleşecek. Yeni konut ve iş yerlerinin yapımı, alt yapı eksiklerinin giderilmesi gibi konuların yanı sıra eğitim ve sağlık alanında da ortaklıklar kurulacağı söylenebilir.
Belirtelim, Nijer ile olmasa da, Nijer’de iş yapmak çok zor olabilir, ancak ihtiyaçlar çok büyük.
Umalım ki bu üç ülkedeki birçok çevre, belki ilk kez, dışarıdan gelen büyük heyetlerin kendilerinden bir şeyler alıp götürmeye değil, kendilerine bir şeyler vermeye geldiğine ikna olsunlar. Zira tarih, bu ülkelerdeki birçok kesime beyazlara güvenmemeyi öğretmiş ve ne yazık ki bir yandan da onlara mecbur bırakmış. Dolayısıyla Türkiye Afrika’ya açılırken, Afrika’nın da Türkiye açılımına ihtiyacı var; yeter ki güven inşa olsun.