Kriz radikal sorgulamalara sebep olur.
Bugün dünya sisteminde derin bir kriz olduğu herkes tarafından dile getiriliyor artık.
BM'nin 78. Genel Kurulunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Biden başta olmak üzere birçok lider söz konusu krizi en üst perdeden dile getirdiler.
Afrika'dan katılımcılar da güçlü bir şekilde seslerini yükselttiler.
Özellikle sistem eleştirileri, anti emperyalist söylemleri dikkat çekiciydi.
Geçen yazıda dile getirdik... Togo Dışişleri Bakanı Robert Dussey özellikle Avrupalı muhataplarını "sizin üstenci tutumunuzdan yorulduk" diyerek eleştirdi.
Burkina Faso temsilcisi Kamu Hizmeti Bakanı Bassolma Bazir ise Fransa'yı merkeze alarak emperyalist ülkelere deyim yerindeyse meydan okudu.
Bassolma Bazir, eski sömürgelerinde yaşanan darbeleri engelleyemeyen, hatta tam anlamıyla o bölgelerden kovulan Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a delilleriyle tarih dersi verdi.
Bazir, Macron'un son zamanlardaki tehdit cümlelerine karşı şöyle dedi:
"Afrika halkı küçümsemeyi, kibri, küstahlığı, kayıtsızlığı, üstenciliği, kaynaklarının yağmalanmasını ve organize suçu reddediyor."
Artık dönüşü olmayan bir yola girildi.
19. yüzyıl sonuna doğru Batılı sömürgeci ülkeler, Afrika'nın bölüşülmesi noktasında bir anlaşma yapmışlar, deyim yerindeyse o bölge üzerinde bir uluslararası hukuk inşa etmişlerdi.
Yani kimse kimsenin ayağına basmayacaktı.
Geçen yüzyıl bu denkleme SSCB ve ABD katılmış fakat oluşturulmuş düzen bir şekilde devam ettirilmişti.
Şimdi sistemde bir kriz var.
Uzun erimli bir düzenden söz etmek mümkün değil.
Dolayısıyla eski defterler açıldı.
Ve Afrika'da Çin'in de dahil olmasıyla yeni bir paylaşım savaşı yaşanırken, dünün mağdurları, hesap görmek için kolları sıvadı.
Bunun için de ilk hedef olarak geçen yüzyıl katliamcı lejyonerlerin katlettiği Afrikalılar'ın çocukları Fransa'dan hesap soruyor.
Ve Fransa, Mali'de, Burkina Faso'da ve en son Nijer'de büyük bir bozguna uğradı.
Belki konuşmak için erken ama Afrika'da oluşacak yeni denklemde Fransa eskisi kadar rahat olmayacak artık.
Bildiğiniz gibi Fransız sömürgelerine Frankafon ülkeler deniliyordu.
Dolasıyla Bazir konuşmasını Fransızca yaptı.
Bazıları buradan hareketle, bu çıkışlara fazla anlam yüklememek gerektiğini iddia ediyorlar.
Bunlar kolaycı yorumlar.
Sömürgecilik tarihini, doğrudan yönetim ve asimilasyona dayalı bir idare kuran Fransa'nın sömürgecilik stratejilerini bilmeden, buradaki insanların katettiği mesafeyi anlayamayız.
Öte yandan bugün devreye giren diğer büyük güçlerin küresel boğuşmasını da iyi takip etmek gerekiyor.
Bir başka kolaycı yorum ise küçümseyerek dile getirilen "madem öyle niçin Afrikalılar Avrupa'ya göç etmek istiyorlar?" sorusunda ifadesini buluyor.
Buna da cevap net...
Küresel maden rezervlerinin %30'u;
Altın rezervlerinin %40'ı;
Elmas rezervlerinin %33'ü;
Koltan rezervlerinin %80'i;
Kobalt rezervlerinin %60'ı;
Uranyum rezervlerinin %55"i Afrika'da...
Sömürge döneminde oluşturulan köleci hukuk düzeni, bu kaynakların yerliler tarafından değil Batılı şirketler tarafından kullanılmasına izin veriyordu.
Afrika'daki açlık bu zenginliğin paylaşılmamasından kaynaklanıyor.
Sadece yeraltı kaynaklarını değil, tarihini bile talan etti Batı, Afrika'nın...
Dolayısıyla insanı değil, sömürgeciyi merkeze alan hukuk düzenini sorgulamadan, Batı'ya doğru akan göçü yargılamak gerçekten çok kolaycılık.
Onun için Fransa özelinde emperyalizme karşı öfke seli büyüyor Afrika'da.