Tam 52 Afrika ülkesinden gelmiş yaklaşık 300 meslektaş ile buluşma insanda farklı duygular yaratıyor. 2008’den bu yana, Afrika üzerine ne kadar çok çalışmışım!..
İnsan, bir kez Afrika’nın havasına-suyuna alıştı mı, bu kıtadan kopamıyor...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sağolsun, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya ve ekibinin de çabalarıyla büyük iş başardı, Türkiye-Afrika Medya Forumu’nu Ankara’da topladı.
Bölgeselden küresele geçiş noktası
Türkiye, Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun emek verdiği rota doğrultusunda, dünyanın geçmişinde “sömürgecilik” yatan “güçlerinin” biraz hayretle izlediği Afrika politikasını adım adım yükseltiyor. Bu politika, kuşkusuz, bir-kaç bileşenin bir araya gelmesiyle anlam kazanan bir yapıya sahip.
8Öncelikle Hizmet hareketinin Afrika’nın dört bir yanında açtığı 100’den fazla Türk Okulu. Devamında TUSKON’un, sürdürdüğü Türkiye-Afrika ekonomik ilişkileri. Dışişleri Bakanlığı’nın Kıta’daki Büyükelçilik sayısını 12’lerden bir anda 31’e çıkarması, hatta, bu yıl içinde üç yeni büyükelçilik daha açma hazırlığı. Türk Hava Yolları’nın olağanüstü Afrika atılımı ve bu kıtadaki 16 noktaya düzenli uçuşları başlatması. Türkiye’nin TİKA aracılığıyla toplam yıllık 1 milyar dolarlık bütçe ile dünyanın önde gelen yardım eden devletlerinden biri olması ve bu kampanyadan Afrika’ya büyük pay düşmesi.
Düşünün, “Sahra Altı” olarak adlandırılan, Kuzey Afrika’nın altındaki Afrika ülkeleriyle toplam ticaret hacmimiz sekiz yıl önce 700 milyon dolar düzeyinde, bugün ise rakam 7.5 milyar dolara çıkmış durumda!..
8Bütün bu yaşanılan hareketlilik, Türkiye’nin “bölgesel güç” hedefli stratejilerinden kısa süre içinde “küresel güç” olma yönünde adımlar attığını gösteriyor. Üstelik, Afrika’nın doğal kaynaklarını asırlar boyu sömürmüş, insanlarını köle olarak kullanmış pek çok Avrupalı devlet “ekonomik kriz gerekçesiyle” Afrika’daki temsilciliklerini kapatırken bunu yapıyor.
Eşitlerin el sıkışması
Senegal’in başkenti Dakar’dan bir anıyı aktarmakta yarar görürüm. Evine misafir olduğum ülkenin önde gelen işadamı, artık Fransa’yı terk ettiğini ve yerine Türkiye ile işbirliği yapacağını şöyle anlatmıştı: Fransa’ya gidiyorum, fabrikalarım için makine sipariş vereceğim, ilgili Fransız kuruluşunun kapısındaki güvenlik görevlisi bile bana ikinci sınıf insan muamelesi yapıyor, bu durum toplantılarda bize hissettiriliyor, yani kendi paramızla rezil oluyoruz. Geçenlerde bir grup sanayici Kayseri’ye gittik, havalimanında özel olarak karşılandık, çok güzel bir otelde yerimiz ayrıltılmıştı, sanayi bölgesinde büyük bir coşkuyla karşılandık, hatta dostlarımız bizi iki gün de İstanbul’da misafir ettiler. Üstelik Türk ürünleri kaliteli ve ucuzdu. Ben bir daha niye gidip de pahalı Fransız malını alayım?
Öğreneceklerimiz var
Türk medyası son dönemde içine aşırı kapandı, bu nedenle, bu konudan bir detay vererek dikkatleri çekmek istiyorum. Afrika ülkeleri, bildiğimiz anlamda Telekom şirketlerine sahip olamadan GSM haberleşmesine geçtiler. Kıtada şu anda yaklaşık 300 milyon cep telefonu abonesi var ve bu abonelerin yaklaşık yüzde 80’i de internet kullanımını ellerindeki telefonlardan yapıyorlar.
Afrika medyası “vatandaş gazeteci” yani, sokaktaki insanın cep telefonuyla elde ettiği görüntüleri dünya ile paylaşmasında inanılmaz bir üstünlüğe sahip. “Crowd reporting” dediğimiz, yani kalabalık içinde süzülen bilgi ve haberin ayıklanması konusunda da yine Afrikalı dostlarımız çok başarılı. Yani Afrikalı meslektaşlardan 21’inci yüzyıl haberciliğine dönük bu çok önemli birikimlerini almakta kararlıyız.
TRT ve AA, sınırların ötesinde çok önemli ataklar geliştiriyorlar, medyanın “özel” tarafında da artık, “küresel güç bir ülkenin medyasına dönük” yapılanmalara hız verilmesi gerekiyor...
Bir “ağabey” olarak benden söylemesi.
DİP NOT:“Küresel güç Türkiye” lafı iddialı görülebilir, Forum’dan izlenim vereyim: Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in dünyaya yön verme iddiasındaki ortak oluşumuna BRIC deniyor. Bunlara en son Güney Afrika (South Africa) katılınca kavram, BRICSA’ya kaydı. Afrikalı meslektaşlar ile sohbetlerde ise belki biz tam olarak idrakinde değiliz ama, dünyanın, oluşumu Türkiye’nin de katılımıyla BRICSAT olarak “fiilen” değerlendirdiğini fark ettik! Daha ne söyleyeyim?