Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Güney Afrika ve Zambiya’yı kapsayan Afrika seyahati, Afrika açılımının son halkası oldu.
2005 yılının ülkemizde “Afrika Yılı” olarak ilan edilmesinin ardından, önemli bir adım atılarak Afrika açılımına start verilmişti. 12 olan büyükelçilik sayısı günümüz itibarıyla 41’e çıkarıldı. Şimdi hedeflenen sayı ise 50.
İngiltere, Fransa ve Hollanda arasında paylaşılan Afrika kıtası ve zenginliklerine Türkiye bambaşka bir vizyon geliştirdi.
Cumhurbaşkanımızın 2014 yılında 12. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden bugüne gerçekleşen ziyaretler şu şekilde:
“Cezayir, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Cibuti, Fildişi Sahili, Gana, Nijerya, Gine, Somali, Uganda, Kenya, Tanzanya, Mozambik, Madagaskar, Sudan, Çad, Tunus, Güney Afrika, Zambiya, Senegal, Mali ve Moritanya.”
Gidilen ülkelere o toprakları sömürmeye değil, birlikte üretmeye gelindiği mesajı veriliyor. Mutlaka ortak işadamları buluşmaları düzenleniyor. Sağlıktan eğitime, temiz içme suyundan kültürel ve dini gündemlere kadar pek çok alanda adımlar atılıyor. Ve elbette FETÖ’nün bir kene gibi yapıştığı Afrika kıtasındaki temasların önemli bir ayağını da FETÖ ile mücadele başlığı oluşturuyor.
Afrika kıtası, İngiliz ve Fransız izlerinin yanına artık Çince tabelaların da eklendiği bir coğrafyaya dönüştü. İsrail de yine kılcal damarlarını etkisi altına almaya çalışıyor bu kıtanın.
Yüreklere dokunan tek ülke ise Türkiye.
1800’lü yılların son düzlüğünde Afrika kıtasında elmas ve altın madenlerinin bulunması bu kıta için paradoksal olarak aynı zamanda kara günlerin de başlamasına yol açmış. “Beyaz adam” ayrımcılık, ırkçılık ve sömürgecilikte hiçbir mevcut terimin karşılayamadığı bir zulme imza atmış ve “apartheid” rejimi denmiş bu insanlık suçuna.
Bir köle adası vardı Afrika’nın en Batı ucunda. Senegal’de. Coğrafya değişmiş, zulüm, ayrımcılık değişmemiş Afrika kıtasında. Güney Afrika’da da esaret, baskı rejimi Nelson Mandela başta olmak üzere direniş kahramanlarının etkisiyle yerini binbir güçlükle elde edilmiş bir bağımsızlığa bıraktı geride bıraktığımız onyıllarda. Mandela 1994’te ülkenin ilk siyahi cumhurbaşkanı oldu. Johannesburg’da gezdiğimiz Mandela sergisinde 1952 yılında Mandela’nın “Ülkemin ilk cumhurbaşkanı olacağım” dediği yazılıydı.
Bağımsızlık elde edilmiş ama trafik halen İngiliz sistemi. Tabelalar, alışkanlıklar “beyaz adam”ın zor kullanarak, katlederek kurduğu bir sistem.
***
Johannesburg’daki Apartheid Müzesi’ni ziyaretimizde, Kudüs’teki Yad Vashem Müzesi’nin bıraktığı etkiye benzer bir etki beklediğimi fark ettim.
Zira Yad Vashem’i ziyaret eden herhangi birisi iliklerine kadar nefret ile çıkar müzeden.
Her ne kadar Johannesburg’daki Apartheid Müzesi’nin tamamını gezememiş olsak da, beliren duygu nefretten uzak bir farkındalık hissiydi.
Bir müzeden nefret duygusu ile mi çıkmak gerçeğe en yakın noktaya getirir sizi, yoksa derin bir farkındalık, biraz sızı ama büyük bir fotoğraf ile çıkmak mı?
***
10. BRICS Plus zirvesinde İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı sıfatı ile yer alan Başkan Erdoğan, küresel sistemdeki sarsıntılara karşı bir alternatif olarak beliren BRICS’e bir “T” harfinin de eklenmesini önerdi.
Varolan işbirliği zeminlerinden ayrılmadan yeni işbirliği olanakları kurulmasının bir halkası oldu bu teklif.
Afrika açılımı yeni kulvarlar eklenerek devam ediyor.