İlk Afgan Düğünü'nden haberim olduğunda 1986 yılıydı. Süreyya Yüksel, Fevziye Nuroğlu, Sabiha Ünlü, Emine Şenlikoğlu, Bakiye Marangoz gibi kadın yazarların öncülüğünde tertip edilen merasimlerdi bunlar. Şiirler okunur, tiyatrolar oynanır, marşlar söylenir, konferanslar verilir, ardından Afganistan'a yardım ve destek parası toplanırdı. Kadınlar bileziklerini, yüzüklerini, evlerinden getirebilmişlerse bir kaç parça harçlığı denkleştirir, cepheye yollamaya çalışırdı. Afganistan, hiç uzak değildi bize, evlerimizde, odalarımızdaydı... Ailevi bir meseleydi Afganistan, çoluk çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç, hep birlikte düşündüğümüz, düşünürken kalbimizin attığı ülkeydi.
Afganistan, soylu bir direnişin ve evrensel bir dirilişin simgesiydi.
Yazar Meral Maruf'un Afganistan Mektupları, Cahit Zarifoğlu ağabeyin İşaret Çocukları şiirleri, İslam Dergisi'nin Afganistan hakkındaki analiz dosyaları, Mektup Dergisi'nin çeviri röportajlarıyla, Teklif Dergisi, Vahdet Dergisi, İmza Dergisi yazı ve yayınlarıyla heyecanla takip ettiğimiz Afganistan, sanki yüreğimizde bir ülkeydi. Afganistan'da işgale boyun eğmeyen mücahitlere dua etmeden yatmazdık...
Afganistan Cihadı; tıpkı Filistin ve Mescid-i Aksa gibi, daha sonralarındaysa Bosna ve Çeçenistan savunmalarında da olduğu gibi İslami bilinçlenmenin, ümmet sorumluluğu ve cihad fikrinin başat manivelalarındandı...
Türkiye, İran ve Afganistan; sömürgecilik tasallutuna uğramamış geçmişleriyle, İslam dünyasının önemli siyasi merkezlerindendi. Afganistan'ın 1979'da Sovyetlerce işgali sonrasında, çok ciddi bir insani krizin yanı sıra, cihad fikrinin güncellenmesi söz konusu oldu. Afganistan'ın doğalgaz kaynakları, enerji hatları ve hava-uçuş koridorları itibariyle stratejik konumu, onu Asya'nın kalbi konumuna sürüklüyordu öte yandan...
Tıpkı Sovyetler gibi, ABD de defolup gidiyor Afganistan'dan. Her türlü insani rezilliğe imza attıktan sonra, kendi emrinde çalıştırdığı adamlarını da toparlayarak çekiliyor. Uçaklara yere oturtarak istiflediği Afganların fotoğraflarıyla, kendisine hizmet eden köpekleri tek tek koltuklara oturtarak sergilediği aşağılama, ABD'nin insani olamayan çapsızlığını da ortaya koymaktadır.
Yönetimi devralan Taliban üyelerinin kılık kıyafetlerinden, kadınlara karşı hoyrat davranışlarından ve silahlı kuvvet oluşlarından yola çıkarak Müslümanlara ve İslam'a ne kadar hınçları varsa döken bir güruh var... 41 yıldır en ağır silahlarla, nükleer katliamlarla perişan edilen bir millet cehaletle suçlanıyor. Onlara bu zulmü reva gören ABD ise neredeyse utanmadan barış elçisi kesilecek... Bu büyük haksızlığa isyan ediyorum.
Ve elbette İslam alemi hakkında üzüntümüz de katlanarak artıyor. Hakikaten bir İslam alemi olsaydı, Afganistan bu kadar sahipsiz, bu kadar vuranın elinde kalır mıydı? Taliban'a niçin kimse çıkıp da bir kaç söz söylemiyor? Afganistan'daki kadın ve kız çocuklarının kaderi ne olacak? İslam dünyasının liderleri, kadınların emniyeti ve selameti için acilen Afganistan yönetimine normatif çerçeve götürmeliler. İşgalcilerden, zulümden, baskıdan, kötü muameleden, yoksulluktan bunalmış bir millet niçin Amerikan uçaklarına binmek için hücum ediyor şeklinde yargılamazdan evvel, İslam ülkeleri niçin sadece seyrediyor demek daha doğru değil mi?... Afganistan'ın bahtı ne zaman açılacak? Yüzü ne zaman gülecek? Allah'ım sen yardımını gönder...